Naci AKIN
14 Mayıs 1950, tarafsız
gözlemcilere, siyaset bilimcilerine, sosyologlara, politika analistleri ve
araştırmacılara göre; Türkiye’de halkın kendi geleceğine el koyduğu, oligarşik
diktaya başkaldırarak kutsal oylarıyla Milli Şeflik rejimine son verdiği,
iktidarın kansız, darbesiz, baskısız, hilesiz ve entrikasız bir şekilde el
değiştirmesine vesile olduğu gündür. Büyük millet çoğunluğuna göre de ‘öteki’
olmaktan, tebaa olmaktan kurtulup, vatandaş olduğunu hissettiği; Mustafa
Kemal’in “Köylü Milletin Efendisidir” sözünün gerçekleştiği; ülkenin, sivil
asker bürokratlar, seçkinler, mütegallibe ve bir avuç oligark tarafından değil
bizatihi halkın kendisi tarafından da yönetilebileceği iradesinin ortaya
konulduğu gündür.
Din, dil, ırk, etnik kimlik, cinsiyet,
siyasal tercih, inanç ve ideolojileri ne olursa olsun, kendini bu ülkenin asli
unsuru olarak gören, demokrasiyi benimsemiş ve özümsemiş, evrensel değerlere,
hukuka, temel hak ve hürriyetlere saygılı her Türk vatandaşının da 14 Mayıs
vakası ile ilgili bakış açısı hemen hemen yukarıdaki tanımlamalarla aynıdır.
Elbette 14 Mayısa bu gözle
bakmayanlar da vardır. Milletin iktidara ortak olmasını, milletin gerçek
efendilerinin yönetime el koymasını hazmedemeyen seçkinciler, jakobenler, eşit
yurttaşlığı içlerine sindiremeyenler, halkı cahil oy çoğunluğu diye görenler 14
Mayısı bir türlü kabullenememişler ve hep karşı devrim olarak nitelemişlerdir.
Sadece onlar mı? Demokrat Partinin ellerinden silahını aldığı din
istismarcıları, İslam Devleti hayalcileri, siyasal İslamcılar da 14 Mayısı
kabullenememişlerdir. Zira 14 Mayısta milletin iktidara gelmesiyle “din elden
gidiyor” safsatasıyla arkalarına alabilecekleri insan kalmamıştır. Demokrasi
hem laikliğin ve hem de din ve vicdan hürriyetinin teminatıdır ve 14 Mayıs ile
Türkiye’de demokrasinin yolu açılmıştır. Bu kadar da değil! Siyasal Kürtçüler
ve bölücüler de 14 Mayısı hazmedememiştir, Zira 14 Mayısın getirdiği demokrasi
ve hürriyet iklimi yurdun her köşesindeki yurttaşlarımızı bu devletin asli
unsuru olarak görmüş, yönetime katılım ve hizmette paylaşımı düstur edinmiştir.
Kalkınma köyden başlayacaktır politikası, Diyarbakır, Erzurum, Mardin, Hakkari
kırsalı ile Edirne, Manisa, Aydın, Samsun kırsalını birbirinden ayırmamış
hizmeti imkanlar ölçüsünde eşit dağıtmaya özen göstermiştir. Her yörede, her
kimlikte yurttaşlar siyasete katılım, seçme ve seçilme hakkını özgürce
kullanabilme hakkına kavuşmuştur. O yüzdendir ki; 89 yıllık Cumhuriyet
tarihinde bölücü silahlı kalkışmanın yaşanmadığı yegane dönem 10 yıllık DP iktidarıdır.
Zira bölücü Siyasal Kürtçülere istismar edecekleri alan bırakılmamış, taraftar
da bulamamıştır.
64 yıl sonra
bugün maalesef yeniden bir 14 Mayısa ihtiyacımız var!
Büyük millet çoğunluğunun arzusu
ve isteği de budur. Maalesef 14 Mayısın getirdiği demokrasi ve hürriyet
ikliminden gittikçe uzaklaştık. 14 Mayısı karşı devrim gören zihniyetin
gerçekleştirdiği darbeler, muhtıralar, demokrasi dışı müdahaleler, demokrasiyi,
özgürlükleri rafa kaldırdığı gibi, demokrasi dışı, rejim karşıtı, bölücü ve siyasal
İslamcı unsurların yeşermesi, güç kazanması için zemin oluşturdu. Demokrasiyi
amaç değil araç olarak gören zihniyet iktidara taşındı, hukuk siyasallaşmaya
yüz tuttu, baskılar arttı adeta Milli Şeflik dönemi hortlamaya başladı. Çare
yeniden 14 Mayıs ruhunu yeşertmekte, onun kucaklayıcı şemsiyesi altında
birleşmektedir. Eminim ki; Bugün hem iktidar partisi ve hem de muhalefet
partileri guruplarında farklı açılardan baksalar dahi aynı arzuyu taşıyan, 14
Mayıs ruhunu arayan veya en azından arayanlara yoldaş olabilecek yüzlercesi
vardır. Öyle inanıyorum ki; Büyük milletimizin kahir bir çoğunluğu aynı
paralelde düşünmektedir.
Herkesin siyasi hesapları ve mülahazaları bir tarafa
bırakarak büyük millet çoğunluğunun hislerine, isteklerine tercüman olabilecek
ortak bir çözüm etrafında birleşmesi gerekmektedir. Bu çözüm yeniden bir 14
Mayıs ruhunu ateşleyecek, milletin ortak değerlerini öne çıkaracak,
kutuplaştıran değil kucaklayan bir portre çıkarmalıdır. Bugünkü CHP 14 Mayısta
yenilen CHP değildir, en azından sosyal demokrat olduğunu ve yeni olduğunu
ifade etmektedir ve 14 Mayıs ruhuyla da çok fazla ters düşmemektedir.
14 Mayısta oligarşik diktaya dur
diyen aziz Türk milleti böyle bir portreyi de bağrına basacak, bugün de bir 14
Mayıs tarihi yazacaktır. Peki bu portre nasıl olmalıdır?
Demokrat olmalıdır. Hangi siyasi
görüşte olursa olsun karşıt fikirlere saygılı, demokrasiye bağlı, temel hak ve
özgürlükleri savunmalıdır.
İnançlı olmalıdır, dine ve
dindarlara saygılı olmalıdır ancak kendi inancında olmayanlara hürmetkâr,
laikliğe bağlı, din ve vicdan özgürlüklerine sonuna kadar sahip çıkmalıdır.
Milli ve Manevi değerlerine,
kültürüne, tarihine bağlı olmalıdır. Ancak milliyetçiliği, ayrıştırıcı, bölücü
değil aksine birleştirici, bütünleştirici, tüm kimlikleri koruyucu ve
kucaklayıcı olmalıdır.
Ulusal değerlere bağlı olduğu
kadar küresel bakış açısına da sahip olmalı, dünya ile bütünleşmeye açık olmalı
ancak milli çıkarları her daim ön planda tutmalıdır.
Cumhuriyete bağlı, Cumhuriyetin
temel niteliklerinin tümünü birden sahiplenen hiçbirini diğerinin önüne
geçirmeyen bir anlayışa sahip olmalıdır.
Halkının refah ve saadetini, her
şeyin üstünde tutan, fakirlikte değil zenginlikte eşitliği hedefleyen, bireyler
arasında ve bölgeler arasında gelir dağılımındaki adaletsizliği en aza
indirebilecek bir vizyona sahip olmalıdır.
Kutuplaştırıcı değil
kucaklaştırıcı olmalıdır, 75 milyonun tamamını kucaklamalıdır.
Katılımcı olmalıdır, katılımcı
demokrasiyi benimsemeli, çoğunlukçu değil çoğulcu zihniyette olmalıdır.
Karizmatik olmalı, lider vasıflarına sahip olmalı halkı söylem ve davranışları ile etki alanına çekebilmelidir.
Karizmatik olmalı, lider vasıflarına sahip olmalı halkı söylem ve davranışları ile etki alanına çekebilmelidir.
Tabi bu nitelikler daha da
çoğaltılabilir, böylelikle aday sayısı da azaltılabilir. Asıl olan Türkiye’nin
süratle gerilimden kurtulması, normalleşmesine zemin oluşturacak, halkın
taleplerine, arzularına cevap verebilecek ortak çözümün bulunmasıdır.
Yeni bir 14 Mayıs, yine bir 14 Mayıs..,
Hedef yeniden hür ve bağımsız, müreffeh büyük Türkiye.
Hedef yeniden hür ve bağımsız, müreffeh büyük Türkiye.
http://www.selendimedya.com/naci-akin-13/
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder