31 Mart 2014 Pazartesi

Demokrat Parti’nin Kurucusu ve İlk Genel Başkanı 3. (ilk sivil) Cumhurbaşkanı Mahmut Celal Bayar, “Milli Mücadele’den Çankaya’ya” adlı konferansla anıldı.

Demokrat Parti’nin Kurucu Genel Başkanı ve 3. (ilk sivil) Cumhurbaşkanı M. Celal Bayar, “Milli Mücadele’den Çankaya’ya” adlı konferansla, İzmir'de anıldı.
(DP Basın Merkezi – 25 Mart 2014) Demokrat Parti’nin Kurucusu ve İlk Genel Başkanı 3. Cumhurbaşkanı Celal Bayar, “Milli Mücadele’den Çankaya’ya” adlı konferansla anıldı.
            Konak Belediyesi Prof. Dr. Türkan Saylan Alsancak Kültür Sanat Merkezi’nde gerçekleştirilen konferansa, Konak Belediye Başkanı Dr. Hakan Tartan’ın açılış konuşmasıyla başlandı. Konferansa Demokrat Parti İzmir İl Başkanı Erdoğan Karaoğlu, Demokrat Parti eski GİK Üyesi Samet Ocakoğlu ve bağımsız İzmir Milletvekili Erdal Kalkan ve Galip Çetin konuşmacı olarak katıldı.  
Karaoğlu: “Celal Bayar benim gözümde elbette çok önemli”
Demokrat Parti İzmir İl Başkanı Aydoğan Karaoğlu burada yaptığı konuşmada Celal Bayar’ın Atatürk’e ve Cumhuriyet’e verdiği değeri vurguladı ve  “Celal Bayar benim gözümde elbette çok önemli ancak en önemli yanı Büyük Atatürk için ‘Atatürk’ü sevmek milli ibadettir’ demesidir. Celal Bayar’ı anlamak Atatürk’ü ve Cumhuriyet değerlerini ve kurulduğu ruhu da anlamaktır” dedi.
Ocakoğlu: “Ortada bir hak vardır ve bu hakkın hukuku mutlaka verilmelidir”
Samet Ocakoğlu, konferansta yaptığı sunumunda; “3. Cumhurbaşkanımız Celal Bayar şahsiyeti huzurunda bir ihtiram duruşu olan Milli Mücadele’den Çankaya’ya etkinliğini gerçekleştirebilmekten huzur duyuyorum. Bir yanda seçim atmosferi içerisindeki ülkede, adeta illüzyonlar ardında saklanmış pek çok gerçeğin su yüzüne vurmasıyla toplumsal travmalar yaşandığı bu günlerde fikri beraberliğim ötesinde şahsen de tanıştığım ve yakınında bulunduğum merhum Celal Bayar adına bir etkinlik düzenleme fikrimin ne kadar isabetli bir düşünce olduğunu görmekten ayrıca memnunum.” dedi.
3.Cumhurbaşkanı Celal Bayar - Milli Mücadele’den Çankaya’ya konferansı gibi önemli bir etkinlikte tarihe not düştüklerini kaydeden Ocakoğlu, “Merhum Cumhurbaşkanımız Celal Bayar’ı anlatırken yüreğimizdeki umut ve müdafaa duygusunun, iddianın kaynağına da indik. Bu işimizde de zorluklar oldu. Travmalarım oldu. Ama mademki rahmete dönüşebilmişlerdir bize bunları yaşamamız gerekirdi demek düşmektedir. Merhum Cumhurbaşkanı, Demokrat Parti’nin kurucu genel başkanı, çok partili hayatın mimarı Celal Bayar, şahsiyetini  yad ettiğimiz bu etkinliğin hayır ve bereketi ülkemizin ve insanlarımızın olsun temenni ederim. Hiç şüphe yok ki maruz kaldığımız bütün negatif aktivitelerin tüketiciliğine rağmen elimizde kalanlar mücadele gücümüzün ve dik duruşumuzun sebebidir. Hep söylüyorum; ortada bir hak vardır ve bu hakkın hukuku mutlaka verilmelidir.” diye konuştu.
            Ocakoğlu, 3.Cumhurbaşkanı Celal Bayar’ın eğitimi, genç yaşlarda iş yaşamında elde ettiği başarıları, milli mücadeleye katkısını ve Cumhurbaşkanlığı döneminden önemli detayları da aktardığı konuşmasına şunları ekledi:
“Daha 20’li yaşlarda, sansürün çok ağır olduğu, ülkede ve Avrupa’da neler olduğunu takip etmenin çok zor olduğu bir dönemde Bayar’ın yabancı bir bankada çalışıyor olması, bu sayede iktisadi ve basınla ilgili materyal sağlayabilmesi avantaj sağlamış,  genç yaşlarda Avrupa’yı çok iyi okuyabilmiştir.  Terazinin bir kefesine iktisadi gelişimi koymuş, bir taraftan da ülkede kötü giden şeyleri ayırt edebilmiş, sonucunda da milli iktisadi görüşü oluşabilmiştir.  Cumhurbaşkanı olarak da Celal Bayar, 10 yıllık görev süresinde Cumhurbaşkanlığı halk murakabesinden geçmiş tek cumhurbaşkanıdır. Yani 1950 seçimleri ardından TBMM’de Cumhurbaşkanlığı görevine getirildikten sonra demokratik parlamenter rejimin, çok partili hayatın olduğu 1954 seçimlerine girmiş, seçilmiş, 1957’de tekrar seçilmiş ve hem siyasi partisi hem Cumhurbaşkanlığı dönemi halkın murakabesinden geçmiştir.”
Kalkan: “Rahmetli Celal Bayar olağanüstü meşakkatli bir süreci çok dik, granit gibi karşılayan bir devlet adamıdır”
İzmir Milletvekili Erdal Kalkan, Türkiye’nin tüm kurumlarının alt üst edildiği çok zor bir süreçten geçtiğini ve bu dönemde Celal Bayar gibi devlet adamlarının örnek alınması gerektiğini ifade ederek, “Rahmetli Celal Bayar sadece bir siyasetçi değil çok büyük bir devlet adamıydı da. Osmanlı’nın son döneminden Birinci Dünya Savaşı’na, Cumhuriyet’in ilanından İkinci Dünya Savaşı’na, 27 Mayıs’tan Kayseri cezaevine kadar olağanüstü meşakkatli bir süreci çok dik, granit gibi karşılayan bir devlet adamıdır” şeklinde konuştu.
Çetin: “Celal Bayar’ın kurucusu olduğu Altayspor yalnızca bir spor kulübü değil aynı zamanda kurtuluş ve hürriyetimizde önemli bir rol alan tarihi bir kuruluştur”
Genç siyasetçilerden Galip Çetin ise Celal Bayar’ın farklı bir yönüne de dikkat çekerek Altayspor’un kuruluşunu hatırlattı ve“Celal Bayar her alanda mücadele etmiş ve başarı elde etmiştir. Celal Bayar’ın kurucusu olduğu Altayspor yalnızca bir spor kulübü değil aynı zamanda kurtuluş ve hürriyetimizde önemli bir rol alan tarihi bir kuruluştur. İşgal kuvvetleriyle oynanan maşlardaki üstün mücadelesi o tarihlerde gençleri milli mücadeleye teşvik etmiştir” dedi. 
(25 Mart 2014 Salı)

5 Mart 2014 Çarşamba

Demokrat Parti (DP) Genel Başkan Yardımcısı ve Demokratlar Kulübü Yönetim Kurulu Üyesi Doç. Dr. Mehmet Özdemir Kıbrıs’ta yaşanan son olayları değerlendirdi:

Doç. Dr. Mehmet ÖZDEMİR
DP Genel Başkan Yardımcısı
ve Demokratlar Kulübü
Yönetim Kurulu Üyesi
“Kıbrıs’taki güvencemiz Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu’dur”
            Demokrat Parti (DP) Genel Başkan Yardımcısı Doç. Dr. Mehmet Özdemir Kıbrıs’ta (KKTC) yaşanan son gelişmelerle ilgili olarak yaptığı açıklamada: “ Kıbrıs’taki güvencemiz Cumhurbaşkanı  Derviş Eroğlu’dur” dedi.
            Demokrat Parti (DP) Genel Başkan Yardımcısı Doç. Dr. Mehmet Özdemir, yaptığı yazılı açıklamada şu görüşlere yer verdi:
            TÜRKİYE'DE MAHALLİ SEÇİMLER VE KASET KAVGALARI!...
            “ Türkiye’de Mahalli Seçimler ve  kaset kavgaları ile göz gözü görmez bir kargaşa yaşanırken KKTC’de ilginç gelişmeler olmaktadır. Kıbrıs sorununa kalıcı ve sürdürülebilir bir çözüm getirmek için geçtiğimiz ay ortalarında Kıbrıs Türk ve Rum liderlerinin altına imzalarını koydukları ortak metnin ara bölgede Birleşmiş Milletler (BM) Misyon Şefi Lisa M. Buttenheim tarafından okunmasından sonra bir ‘iyi niyet dalgası’ yayılmıştır. Özellikle Türk ve Rum müzakerecilerin çapraz görüşmeleri (Türk müzakerecilerin Atina’yı, Rum müzakerecilerin Ankara’yı ziyareti) memnuniyetle karşılanmıştır.
“Nihai hedefleri Türkleri, Rumların tebaası ve ikinci sınıf vatandaş yapmaktır.”
            Rum Lider Nikos Anastasiadis, geçmişteki Rum devlet başkanlarından biraz farklı gibi gözükmektedir. Rumlar, şimdiye kadarki müzakerelerde kendilerini sürekli olarak, adanın ve mevcut tanınmış devletin sahibi görmüşlerdir.
            Ada’nın tümüne sahip ve egemen olmadıkça da Türklerle herhangi bir anlaşmaya yanaşmamışlardır. Hep bir bahane bulup, masadan kalkmayı ve Türkleri de oyunbozanlıkla suçlamayı adet haline getirmişlerdir.
            ALDIKLARI TAVİZLERİ "BÜYÜK KAZANÇ" OLARAK GÖRÜYORLAR!..
            Bu müzakerelerden elde ettikleri en büyük kazanç; aldıkları tavizleri ‘kazanılmış hak olarak’ görmüşlerdir. Her yeni müzakereye de o noktadan başlamışlardır. Nihai hedefleri de Türkleri, Rumların tebaası ve ikinci sınıf vatandaş yapmaktır.
            Rum Lider Nikos Anastasiadis, ekonomik olarak iflas ve bataklığın dibinden kurtulmanın tek çaresi olarak, tek yönlü olarak ilan ettikleri münhasır ekonomik bölgelerinin içinde yer alan petrol ve doğalgazdan yararlanmayı görmektedir.
            Rumlara kalsa, bu kaynaktan Türk’lere bir cent bile vermezler.
            Ancak anlaşılan birileri; Anastasiadis’ın kulağına, adaya barışı getirerek federasyon, konfederasyon veya bizim tercihimiz iki ayrı devlet gibi bir çözümün bulunmaması durumunda, doğalgazın ve petrolün çıkarılamayacağı gerçeğini fısıldamıştır. Hatta bu işin gerçekleşmesi gerektiğini, İsrail’in de beklentileri açısından şart olduğunu hatırlatmıştır.
“Kıbrıs’ta her şey güllük gülistanlık değildir!...”
            Ancak Kıbrıs’ta her şey güllük gülistanlık değildir. Kıbrıs’lı Rumların şöven milliyetçiliğinin akılla ilişkisi hiçbir zaman olmamıştır. Papadopulos liderliğindeki ‘Megalo İdea’, panhelenizm taraftarı DİKO partisi hükümetteki 4 bakanını çekmiştir.
            Geri kalan 7 bakan da Rum lidere yeni bir kabine revizyonu fırsatı  vermek için istifa etmişlerdir. Böylece görüşmeler ilk meyvesini Anastasiadis hükümetinin yıkılmasıyla vermiştir. Bu istifalar Rum liderin Amerika ve AB nezdinde elini güçlendirecektir.
            Rum tarafı bu istifa olayını dünyaya ve bize karşı bir taktik olarak kullanacaktır. ‘Beni daha fazla zorlamayın, hükümetim de istifa etti. Türklere taviz veremem. Sonuçta bu varacağımız anlaşma halkın onayına gidecek. Halkta ne kadar tepki olduğunu görüyorsunuz’ diye baskılara karşı duracaktır.
            Bu bir oyundur ve egemen güçler yine Rumlara karşı uygulayamadıkları baskı silahını, her zamanki gibi Türklere doğrultacaktır. Hele dışarıda itibarını gün be gün kaybeden bir Türkiye ve durdurulamaz akıbetini önlemeye çalışan bir Başbakan varken…
            MİLLİYETÇİLİĞİNDEN EMİN OLDUĞUMUZ LİDER, EROĞLU...
            Bu durumda iş, milliyetçiliğinden emin olduğumuz hür, hükümran, özgür ve bağımsız Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) Cumhurbaşkanı Dr. Derviş Eroğlu’na kalmaktadır. Kendisini bu oyunda bilgi ve tecrübesiyle en önemli güvence olarak görmekteyiz.”
            (DP Basın Merkezi – Ankara, 05 Mart 2014)