27 Ocak 2017 Cuma

“Doğruların gözle görülmeyen orduları vardır” VATAN CEPHESİ, Hasan Emre OKTAY & Yılmaz ÖZDİL, Karşıdevrimci DP'nin Vatan Cephesi!. ile CHP'nin Güç Birliği; Milli Muhalefet (Kin ve Husumet) Cephesi

VATAN CEPHESİ OCAKLARI

HASAN EMRE OKTAY

“Doğruların gözle görülmeyen orduları vardır”

Yılmaz bey, Vatan Cephesi uygulaması, DP ve özellikle rahmetli Menderes aleyhine yıllarca istismar edilmiş bir konudur. Ben dâhil o dönemi bizzat yaşamış kişilerin, konuyu açıklayıcı makaleler, kitaplar yazmamıza rağmen hala bilgi eksikliğine dayanan istismarın, dar bir kesimde de olsa sürdüğünü üzüntüyle görüyoruz. Bakın olay şöyle cereyan etmiştir:

“1946 hileli seçimlerini  (açık oy-gizli sayım) saymasak bile üç kere üst üste seçim kaybetmiş CHP ve liderleri İsmet İnönü, DP iktidarına karşı muhalefet partilerini birleştirmiş ve kendi tabirleriyle güç birliği yapmıştır. Zira bir süre önce üst üste yapılan mahalli seçimlerde Demokrat Partinin güçlenmeye devam ettiği dolayısıyla 1961 Temmuz seçimlerini kazanacağı belli olmuştur. CHP’nin önerisiyle tüm muhalefet yetkilileri İsmet Paşanın Heybeliada’daki evinde toplanmışlar, 10 gün süren müzakerelerden sonra, aralarında varılan bir anlaşma ile Menderes’e karşı birleşmişler ve propaganda gezileri kararını almışlardır. 

Bu arada, rahmetli Menderes 1957’de olduğu gibi yine erken seçim söylemleri yapmıştır. O tarihte mahalli seçimler bir günde yapılmamakta, bölgelere göre sırası geldikçe ayrı ayrı yapılmaktadır. Sonuçlar DP’nin lehine çıkmıştır.

Nitekim 1 Nisan 1959 tarihinde, sandıktan ümidi olmayan İnönü tüm muhalefeti ve basını peşine takarak ‘Bahar Taarruzu’ adını verdiği propaganda gezilerine Trakya’dan başlar. CHP ekibi Kırklareli’nin Kocasalih bucağında tantanalı bir miting yaptıktan sonra, burada bir ocak açarlar ve bu ocağa ‘Güç Birliği Ocağı’ adını verirler. İnönü ve ekibi gezileri esnasında gittikleri ve uygun buldukları yerlerde güç birliği ocaklarını açmaya devam etmişlerdir.

Yılmaz bey görüldüğü gibi, daha ortada Vatan Cephesi Ocağı gibi bir ocak yok. DP iktidarı kendilerine karşı başlatılan ve adına sanki bir savaşmış gibi taarruz kelimesi eklenen CHP muhalefetinin bu şaşaalı girişimlerine karşı doğal olarak savunma gereksinimi duymuştur. Bunun üzerine Başvekil Adnan Menderes bir konuşmasında Güç Birliği Ocaklarına karşısında Vatan Cephesi Ocaklarının açılmasını önerir.

Dün gibi hatırladığım o günlerde, bir tarafta Güç Birliği Ocakları, diğer tarafta iktidarın Vatan Cephesi Ocakları açılmaya ve faaliyete geçmeye başlamıştı. Önceleri sesi çok gür çıkan Güç Birliği Ocaklarının kısa süre sonra ilgi görmediği ve sonucunda sönmeye başladığı hemen hissedildi. Buna karşılık Vatan Cephesi Ocaklarının ülke sathında mantar gibi bittiği de görüldü. Şüphesiz ki, büyük devlet adamımız, gerçek bir yurt sever olan rahmetli Adnan Menderes’in Türk Halkı gözündeki siyasi kredisi, itibarı Vatan Cephesi Ocaklarının çığ gibi büyümesine neden olmuştu. Tam tersi ilk işe başlayan Güç Birliği Ocakları uygulaması da bir fiyasko ile sonuçlanmıştı. Ama bu fiyasko ile birlikte CHP muhalefeti Vatan Cephesi uygulamalarına karşı şiddetli bir kötüleme, aşağılama kampanyası başlattı.

Doğal olarak Güç Birliği Ocakları ortadan kalkınca, geriye meydanda sadece Vatan Cephesi Ocakları ve bu ocaklara karşı muhalefetin yürüttüğü karalama kampanyaları kalmıştı. Sizde herhalde hala bu karalama kampanyasının etkisinde yazınızı yazmışsınız. Ama görüyorsunuz gerçek bambaşka. 

Evet Vatan Cephesine kaydolan vatandaşların isimleri radyolarda belirli saatlerde bir bir okunmaya başlamıştı, bu doğrudur. Ancak şunu da çok iyi hatırlıyorum Anadolu’da birçok köyde, kasabada şehirde vatandaşlar radyoda okunan isimlerini merak, ilgi ve memnuniyetle dinlemişlerdir. Muhalefet bu programlarda mükerrer isim okunduğunu da ileri sürmüştür. Olabilir, bu bağlamda şunu bir düşünün eğer Güç Birliği Ocakları uygulaması tutsaydı, CHP’liler kim bilir neler yapacaklardı?

Yazınızda diyorsunuz ki, Ankara radyosundan başka radyo yoktu, o da iktidarın borazanıydı. Peki, 1950 öncesi o radyo kimin borazanıydı veya 1960 darbesinden sonra kimin borazanı oldu. O zaman bahsettiğiniz kahvehaneleri ayıranlar, ayrı esnaftan alış veriş yapanlar sakın CHP’liler olmasın? On yıldır iktidar elinde olan ve yeni seçimleri de kazanacağına emin olan bir lider, parti bölücülük yapmaz, bu eşyanın tabiatına aykırı olur. Siz rahmetli Menderes’i eleştirirken insafsızlığın ötesine geçmişsiniz. Menderes, Zorlu olmasa Türkiye Kıbrıs harekâtını yapamazdı. Zürih-Londra anlaşmaları, Türkiye’nin garantör olmasını falan unuttunuz galiba veya sizi ilgilendirmiyor.

Siz esas genel seçimlere aylar kalmışken ve erken seçimler söz konusu iken ve hatta Eskişehir’de seçim 16 Mayıs 1960’da Menderes tarafından telaffuz edilmişken, yapılan bir askeri darbeyi eleştirin. 27 Mayıs 1960 Darbesinin arkasında hangi sivil güçler vardı onu düşünün. Darbecilere hangi partinin genel başkanı ‘büyük iş yaptınız, hayırlı uğurlu olsun asıl ben sizin emrinizdeyim’ dedi Bunları eleştirin. 

Menderes döneminde Türk halkı asla bölünmemiştir. Bunun belgesi 1961 ve 1965 seçimleridir. İkisinde ’de AP, YTP, CKMP gibi Menderes misyonunu sürdüreceği propagandasını yapan partiler %75’lere varan oylar almışlardır, hem de bunca yalan propagandaya, hakarete, baskıya rağmen.

Sayın Yılmaz Özdil, “Doğruların gözle görülmeyen orduları vardır”

HASAN EMRE OKTAY-27 Ocak2017 Fenerbahçe
***

YILMAZ ÖZDİL: 
Vatan ve İstiklal Savaşı öyle mi?
27 Ocak 2017 - Cuma, SÖZCÜ
​Rıdvan Dilmen üzerinden başlatılan popçulu-topçulu kampanyada ahaliye ne çağrısı yapılıyor.. “Vatanımız çok zorlu bir süreçten geçiyor, adeta İstiklal Savaşı, güçlü bir Türkiye için sen de var mısın?”

Hayır, yokum.
Çünkü…

“Vatan” ve “İstiklal Savaşı” kavramları kullanılan bu kampanya, masum bir demokratik tercih beyanı değildir… Karşıdevrimci demokrat parti'nin milleti karpuz gibi ikiye bölen “vatan cephesi” kampanyasının kopyasıdır.

Yaşı yetenler ve yakın tarihimize dair kitap okuyanlar eminim hatırlayacaktır… 1958 senesinde başbakan Adnan Menderes tarafından “vatan cephesi” icat edilmiş, vatan cephesine üye olan yurttaşların isimleri radyo'dan tek tek okunmaya başlanmıştı.

Adı üstünde cephe'ydi. Sen bir cephedeysen, karşı cephedeki düşmandı. Vatan cephesine katılmıyorsan, vatan hainiydin. Zaten, Adnan Menderes de, kendisine itiraz edenleri “ehl-i salip camiası” ilan etmişti. Yani muhalefet… Haçlı seferine katılan hıristiyanlardı!

Televizyon yoktu, cep telefonu yoktu, internet yoktu, Ankara Radyosu'ndan başka radyo yoktu. Tek sesti. Demokrat partinin emrinde, iktidarın borazanıydı. Radyo haberleri “muhalefetten istifalar ve vatan cephesine iltihaklar devam ediyor” anonsuyla başlıyordu. Sonra da uzuuun uzun isim listesi okunuyordu.

İsimlerden başka haber okunmaz olmuştu. Buna rağmen, öğle ve akşam haberlerinin saati yetmedi, öğleden sonra “yurdun dört köşesinden haberler” diye yeni bir haber saati ilave ettiler, liste okumaya devam ettiler. Ahali radyoyu ne zaman açsa, vatan cephesine katılanları dinliyordu, başka tek kelime duyamıyordu.

Vatan cephesine katılmayanlara, sen neden katılmıyorsun baskısı başladı. Meclisteki kutuplaşma, Anadolu'nun kılcal damarlarına kadar, köylere kadar yayıldı. Halk cepheleşti. Radyo sürekli açık tutulduğu için, aynı kahvehanede oturamaz hale geldiler, gittikleri kahvehaneleri ayırdılar. Aynı camiye gitmez oldular. Radyonun sesini inadına sonuna kadar açan esnaflar peydah oldu, aynı mahallede oturan insanlar aynı bakkala aynı manava gitmemeye başladılar. Komşuluk bozuldu, arkadaşlıklar bozuldu, akrabalar bozuştu. Tarihimiz boyunca görülmemiş bi şey oldu, bu cepheleşme aşıkları bile ayırdı, iki siyasi görüş arasında kız alıp vermeler bile bitti.

(Kendisine vatan, gerisine vatan haini diyen, kendilerini müslüman, kendileri gibi düşünmeyenleri gavur ilan eden, ahaliyi bu iki temel hassasiyetle kandıran Menderes… Aynı günlerde, ahaliye çaktırmadan, Amerikan nükleer füzelerini vatan topraklarına monte ettiriyordu.)

Gına gelmişti.
Orantısız zeka devreye girdi.

“Radyo İstasyonlarından Ajans Haberlerini ve Partizanca Neşriyatı Dinlemeyenler Derneği” kuruldu!

Genç okurlar ironi yaptığımı düşünüp, inanmakta güçlük çekebilirler ama… Avukat Bedri Çalışkur, Altınay Onat Aydınlı ve Fehmi Demirtaş isimli vatandaşlar tarafından resmen kuruldu.

Basın toplantısı düzenlediler.
“Radyo neşriyatından mağdur olan vatandaşlara bir teselli kaynağı olmaya çalışacağız, devletin radyosu gayesinden ayrıldı, partizanca neşriyatı şiar edindi, radyodan partizanlığın kaldırıldığı gün derneğimizi feshedeceğiz, üye kayıtlarına yarın başlıyoruz” dediler.

1 Aralık 1958'de kuruldular.
Ertesi sabah…
2 Aralık 1958'de kapatıldılar!

Demokrasiden bahsederken mangalda kül bırakmayan demokrat parti, bir gün bile tahammül edemedi… Derneğin merkezi, avukat Bedri Çalışkur'un Galata'daki yazıhanesiydi, anında mühürlendi. İstanbul valisinin emriyle yazıhanenin kapısına polis dikildi, giriş çıkış yasaklandı. Derneğin kurucuları derhal savcılığa sevkedildi, haklarında derhal dava açıldı. İstanbul valisinin derneği kapatma kararı, güç gösterisi yaparcasına, radyodan okundu. “Derneği kuran şahısların kasıt ve niyetleri, suç mahiyetinde görülerek, Cumhuriyet Müddeiumumiliğine tevdi olunmuştur, merkez telakki ettikleri yer, polis tarafından kapatılmak suretiyle menedilmiştir” denildi.

Yandaş radyoyu dinlememek suç olmuştu!

Rıdvan Dilmen üzerinden başlatılan popçulu-topçulu kampanya, masum bir demokratik tercih beyanı değildir.
Mübarek kavramlarımızı kullanarak “vatan için, İstiklal Savaşı için var mısın?” diye dayatmak, vatan cephesi kopyasıdır.
*
“Hayır, hayır, hayır” demezsek, özgür Türkiye'yi filan boşver, yandaş televizyonları seyretmeme özgürlüğümüz bile kalmaz, gerçek budur.

17 Ocak 2017 Salı

Tarihi ve Kadim Demokrat Parti (D.P.)'nin 71. Kuruluş Yıldönümü... "ON ALTIN YIL" & Ali Naili ERDEM, Demokratlar Kulübü Onursal Başkanı

"ON, ALTIN YIL !.."
Ali Naili ERDEM
Demokratlar Kulübü Onursal Başkanı
Kan, gözyaşı, namus üçgeni üzerine kurulu Cumhuriyetimizle birlikte, üniter ve ulus devletin yoğun bir cephe saldırısı altında olduğu bu günlerde; Devlete dost, rejime dost olan Demokrat Parti (DP)’yi, minnet ve şükranlarımla anıyorum.

Çoğulcu demokrasiyi ve milli iradeyi gerçekleştirerek milletimize “ON ALTIN YIL” yaşatan Demokrat Parti, vatanseverlerin ve uygarlık mücadelesini tavizsiz uygulayanların partisidir.

Yıllarca eşya muamelesi gören Türk İnsanı’nı vatandaşlık seviyesine çıkartmış olan; Atatürk harekâtının farklı bir yorumu olan DP, Kuvvayi Milliye ruhunun cesur yüreğidir.

Demokrasinin, rakamlardan önce “bir hukuk ahlâkı” olduğunu, icraatlarıyla kanıtladığı gibi; Cumhuriyeti de, Atatürk çizgisinde devam ettirmiştir.  

Demokrat Parti, daha zengin, daha uygar ve daha saygın bir Türkiye idealini hedef kılarak, eserlere eser katmıştır. 

Birlik ve beraberliği sağlamada, her türlü ayrıcalığı ellerinin tersiyle itmişler; Bu Kürt, bu Abaza, bu Çerkez, bu Gürcü, bu Pomak, bu Boşnak demeden, Cumhuriyetin ilkelerinde birleştirerek, devletimizin çağdaş devletler arasında yer almasını sağlamışlardır.

DP, bir efsanedir.

O, Atatürkçülükle bütünleşmiş ve Kur-an’da ki İslâm’ı, siyasal İslâm’dan uzak tutarak, saygıyla ve sevgiyle uygulamıştır.

Çağdaş dünyanın Türkiye’si olmak için yoksulluğu ve cehaleti yenmenin, demokrasiyi ve insan haklarını iktidar kılmanın bilinci içinde, aşkla ve şevkle halkının hizmetinde bulunmuştur.

Ne küçük hesaplar, ne kişisel çıkarlar kapısından içeri girmemiştir.

Önce Türkiye, sonra parti;

Önce vatandaş, sonra partili;

Mutlu insanlar ülkesi.

Karnı tok, sırtı pek, özgür insanlar ülkesi.

Aklın, ilmin, teknolojinin iktidar olduğu bir Türkiye, DP’nin amentüsüdür.

Yoksulluk benim insanımın kaderi olamaz isyanıyla çarığı, kara sapanı ve kerpiç evleri mazinin harabelerine terk edip modern kentlerin müjdesini vermiştir.

Aydınlık bir Ülke Hukukun egemen olduğu bir sosyal iklim…

Teknolojinin ürettiklerini hiçbir ayrım yapmadan ulusun bütününde sağlamayı amaçlamış bir yüce ruh…

Bir inanç manzumesi…

Bu güzellikleri içlerine sindiremeyenlerin gazabına uğrayarak hukuki yapısıyla sona erdi.

Sevdası yurdun her noktasında yaşıyor.

Ve, dünya durdukça O sevda var olacaktır.    

7 Ocak 2017 Cumartesi

71. YIL (07 Ocak 1946 – 07 Ocak 2017) 05 Mayıs 2007 tarihinde DYP (mehmet ağar) ile ANAP (erkan mumcu) birleşerek kurdukları YENİ PARTİ tarafından “Demokrat Parti adı'nın kullanacağını” açıkladılar. (BASIN)

DEMOKRAT PARTİ 71. YIL, KUTLU OLSUN!..
07 Ocak 1946 – 07 Ocak 2017
Tarihi ve kadim Demokrat Parti, 7 Ocak 1946'da kurulan ve dört yıl sonra yapılan seçimlerde (14 Mayıs 1950'de) 27 yıllık tek parti dönemini sona erdiren, Türkiye Cumhuriyetinde ilk defa serbest seçimle iktidarı kazanan Türk siyasi partisidir. Sırasıyla 1950, 1954 ve 1957 seçimlerini kazanmış ve on yıl boyunca (1950-1960) iktidar olmuştur. 
DEMOKRAT PARTİ (1946) 
HAKKINDA BİLGİLER
Türkiye`de 1950-1960 yılları arasında iktidar olan siyasi parti. Parti 29 Eylül 1960`ta kapatılmıştır. Partinin kısaltması "DP"dir. Kuruluşu: 2. Dünya Savaşı`nın bitmesiyle basında ve mecliste çok partili siyasal sistemi savunan bir anlayış oluştu. Buna CHP genel başkanı ve cumhurbaşkanı İsmet İnönü’de yaptığı konuşmalarla destek verdi. Bunu takip eden gelişmelerde, meclisteki bütçe görüşmeleri sırasında, CHP içinde başını Adnan Menderes, Feridun Fikri Düşünsel, Yusuf Hikmet Bayur, Emin Sazak gibi bazı milletvekillerinin çektiği bir muhalefet oluştu. 
11 Haziran`da kabul edilen Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu, parti içindeki muhalefetin güçlenmesine yol açtı. Bu yasanın görüşüldüğü sırada Celâl Bayar, Adnen Menderes, Fuad Köprülü ve Refik Koraltan, parti Meclis Grubu`na Dörtlü Takrir olarak bilinen bir önerge verdiler. Ülke ve parti yönetiminde liberal düzenlemeler yapılmasını isteyen bu önerge, 12 Haziran`da reddedildi. Bu gelişmelerden sonra Menderes, Köprülü ve Koraltan partiden çıkarıldı. Bayar ise önce vekillikten sonra partiden istifa etti.
DP, 7 Ocak 1946`da Dörtlü Takrir`e imza atanlar tarafından kuruldu. Parti genel başkanlığına Bayar getirldi. DP, ekonomi ve siyasette liberal düzenlemeleri savunuyordu. DP`nin kuruluşu iktidar tarafından önceleri hoş karşılandı. Ama partinin gelişmesi, tavrın değişikliğine ve baskıların yoğunlaşmasına yol açtı. İktidar muhalefeti ihtilalcilikle suçlarken, muhalefet ise iktidarı tek parti özlemcisi olarak niteledi. Muhalefetin yasalarda ve seçim sisteminde değişiklik isteğinin iktidar tarafından kabul edilmemesi, çatışmaları arttırdı.
MUHALEFET DÖNEMİ
Demokrat Parti, 21 Temmuz 1946`da yapılan seçimlere hile karıştırıldığını ileri sürdü ve miting ve yayınlara girişti. Ama bu tür etkinlikler sıkıyönetimce yasaklandı. DP, 7 Ocak 1947`de 1.Büyük Kongre`de kabul edilen ve Hürriyet Misakı olarak bilinen raporunda demokratik olmayan ve anayasaya aykırı yasaların kaldırılmasını; seçimleri yargının denetlemesini; cumhurbaşkanlığı makamının parti liderliğinden ayrılmasını istedi.
DP`nin içinde de anlaşmazlıklar çıkmaya başladı. Özellikle İnönü`nün 1947`de yayımladığı 12 Temmuz Beyannamesi ile iktidar ve muhalefet arasındaki ilişkilerin yumuşaması, DP içindeki sertlik yanlısı grubu harekete geçirdi. Parti içindeki tartışmalar sonucunda Fevzi Çakmak, Yusuf Hikmet Bayur, Kenan Öner, Osman Bölükbaşı, Sadık Aldoğan ve Yusuf Kemal Tengirşek öncülüğünde bir grup milletvekili partiden ayrılarak, 20 Temmuz 1948`de Millet Partisi`ni (MP) kurdu.
DP, 17 Ekim 1948`de ara seçimlere, seçime güven duymadığı için MP ile birlikte katılmadı. 
16 Ekim 1949 ara seçimlerinde de bu tavrını sürdürdü. 16 Şubat 1950`de gizli oy, açık tasnif ve yargı denetimini kabul eden, Yargıtay ve Danıştay üyelerinden oluşan bir Yüksek Seçim Kurulu`nu öngeren seçim yasasının kabul edilmesinden sonra, 14 Mayıs 1950`de yapılan genel seçimlerde DP, 487 milletvekilliğinin 408`ini kazandı. Seçim Sonuçları; DP: 408, CHP: 76, Bağımsız: 2, MP: 1 vekillik kazandı. 22 Mayıs 1950`de Menderes başkanlığında ilk DP hükümeti kuruldu ve Bayar Cumhurbaşkanı seçilerek genel başkanlıktan ayrıldı.
İKTİDAR DÖNEMİ
Demokrat Parti birinci iktidar döneminde (1950-54) liberalleşmede önemli adımlar attı. Yabancı yatırımlar desteklendi. Ezan’ın Arapça okunması ve radyoda dini program yapılması yasağı kaldırıldı ve okullara din dersi kondu. 1950 yılında Kore`ye asker göndererek NATO` ya girişin ilk adımı atıldı. 1954`te laiklikten uzaklaştığı gerekçesiyle MP (Millet Partisi) kapatıldı. Dış politikada Batı`ya yakın duruldu. Kore`ye asker gönderilmesinden sonra 1952`de NATO`ya girildi. Türkiye 1953`te Balkan Paktı`na, 1955`te Bağdat Paktı`na katıldı. DP, kuruluş ve gelişiminde demokrasinin savunuculuğunu yapmasına rağmen iktidara geldikten sonra özgürlükleri kısıtlamaya, hükümeti eleştiren gazetelere ağır cezalar ve sansür uygulamaya başladı. DP`nin bu tutumu 10 yıllık iktidarı boyunca sürdü.
DP, 2 Mayıs 1954 genel seçimlerinde 541 milletvekilliğinin 503`ünü kazandı. İkinci iktidar döneminde (1954-57), iktidar ile muhalefet arası gerginleşti. Ekonomide olumsuz gelişmeler görüldü. İktidar baskılarını daha da arttırdı. Parti içindeki anlaşmazlıklar partinin bölünmesine ve 20 Aralık 1955`te Hürriyet Partisi`nin kurulmasına yol açtı. 27 Ekim 1957 genel seçimlerinde DP oyların yüzde 47, 70`ini alarak 610 milletvekilliğinden 424`ünü kazandı. Bu seçimde muhalefetin oylarının toplamı iktidarın üzerine çıktı.
DP`nin üçüncü ve son iktidar dönemi (1957-60), iktidar ile muhalefetin yer yer sokağa taşan sert çatışmaları ile sürdü. DP iktidarı çeşitli baskı önlemleri aldı. Ekonomideki çıkmazları gidermek için 4 Ağustos Kararları olarak bilinen önlemler alındı. 
Vatan Cephesi kurularak partinin gücü ülke çapında kanıtlanmaya çalışıldı. Muhalefetin etkinliklerinin soruşturulması için TBMM içinde Tahkikat Komisyonu kuruldu. Komisyon, CHP lideri İnönü`nün TBMM`deki konuşmasını yasakladı. Yoğun baskılar karşısında 28-29 Nisan 1960`ta Ankara ve İstanbul`da üniversite öğrencilerinin olaylı protesto gösterilerini Harp Okulu`nun başkentte yaptığı gösteri yürüyüşü izledi (21 Mayıs). Başbakan Adnan Menderes radyoda yaptığı konuşmalarla kışkırtmalara kulak asılmamasını söyledi. Ege Bölgesi`ne giderek İzmir, Bergam ve Manisa`da CHP`yi eleştiren konuşmalar yaptı. 
27 Mayıs 1960`ta silahlı kuvvetlerin yaptığı bir darbe hükümet devrildi. DP milletvekilleri ve parti yöneticileri tutuklandılar. Yüksek Adalet Divanı`nca yargılandılar. 15 kişi idama, 31 kişi ömür boyu hapse, 418 kişi değişik hapis cezalarına çarptırılırken 123 kişi de aklandı. 
Milli Birlik Komitesi`sinde idam, yönetim devri ve seçim tarihi konusunda görüş ayrılıkları çıktı. Bu gelişmelerden sonra daha sonra 14’ler olarak anılacak 14 subay yurt dışında çeşitli görevlerle sürgüne gönderildi. 14’ler olarak bilinen Milli Birlik Komitesi üyesi subayların yurtdışına sürgüne gönderilmeleriyle birlikte ordu içinde yaşanan ayrışma ilk kez açıkça ortaya çıkmış oldu. Bu grubun muhalefetine rağmen Adnan Menderes, Hasan Polatkan, Fatin Rüştü Zorlu, idam edildi. Celâl Bayar ve Refik Koraltan ile 11 kişinin idam cezası ömür boyu hapse çevrildi.
DP, 29 Eylül 1960`da, Mahkeme kararıyla resmen kapatıldı.
5 Mayıs 2007
tarihinde DYP ve ANAP (mehmet ağar ile erkan mumcu) birleşerek kurdukları yeni parti tarafından, bundan böyle “Demokrat Parti adının kullanacağını” açıkladılar. (Basın & Ajanslar) Daha sonra çıkan anlaşmazlıklar nedeniyle ANAP ayrılmayı tercih etti ve sadece DYP, DP olmuş oldu. (www.turkcebilgi.com) 
KATILDIĞI SEÇİMLER
Yıl       Aldığı Oy        Milletvekili
1946:    % 13                578 / 65
1950:    % 52                487 / 408
1954:    % 57                541 / 503
1957:    % 47                610 / 424 
***
SAMET OCAKOĞLU; “BUGÜN 7 OCAK, ŞEREFLİ BİR ÖYKÜNÜN YILDÖNÜMÜ”
(İHA // 07.01.2017 Cumartesi))
Demokrat Parti (DP) misyonunun ileri gelen isimlerinden Samet Ocakoğlu, DP’nin 70. yaşını kutlayarak; “Kimse cesaret etmezken, daldık bizler bu sahraya” dedi.
DP misyonunun ileri gelen isimlerinden olan DP eski GİK üyesi ve 11. Dönem DP Manisa Milletvekili Orhan Ocakoğlu’nun oğlu Samet Ocakoğlu, 7 Ocak 1946 DP’nin kuruluşu ve 7 Ocak 1947 Hürriyet Misakı Bildirisinin yıldönümü nedeniyle bir açıklama yaptı. Ocakoğlu, “Demokratik rejimimizin milletin belirleyeceği esaslarla yapılanmasının miladının ve çok partili hayata samimi ve kararlı adımımızın yıldönümü ve Demokratik Rejimin kurallarının statükocu devlet düşüncesi ile tasarlanmasına ve millete ait sözde egemenliğin sınırlandırılmasına son verilmesine, rivayetlerden ibaret haldeki milli irade ilkelerinin doğru kuralları ve hukuku ile hayata geçmesine, antidemokratik uygulamaların milletin kaderi olmasına karşı çıkılmasına, devletin milleti düşünür hale dönüşmesine, mal sahibinin zilyetliğinin tanınmasına, kayıtlı hukukun yaşanabilirliğine, ülke kaynaklarının ve fırsatlarının her kesimin, herkesin erişebileceği ve yararlanabileceği hale dönüşmesine, sosyal hayattaki pek çok fenalığa son verilmesine, musibetlerin rahmete dönüşmesine, vesile olmuş şanlı ‘Hürriyet Misak-ı ve Sine-i Millet’ bildirilerinin yıldönümüdür” dedi.
DP’nin Türk siyasi yaşamında önemli bir yere sahip olduğuna işaret eden Ocakoğlu, “Şerefimiz ve çilemiz olan öykümüzü saygı ve sevgi ile selamlarken,7 Ocak 1946 ’ da kurulan aziz DP’nin kurucularını ve o zor, baskıcı günlerde Sine-i Millet bildirisini yayınlayıp, içeriğini millete benimsetenleri ve bildiriye her şart altında sadakat gösterenleri basta merhum Cumhurbaşkanı Celal Bayar, merhum Başvekil Adnan Menderes ve demokrasi şehitlerimiz olmak üzere, bir şafaktan bir şafağa bu büyük ve soylu yürüyüşte saf tutmuş herkesi, saygı ve rahmet ile anıyorum. Millet onlardan razı olmuştu. Rabbimde onlardan razı olsun ve bu vesile ile 27 mayıs davama işçi işveren davası denmesini bir kere daha kınıyorum. Ve onlar için bir diyeceğim. Doğrusunu Rabbim bilir. Bizler hak yolcusuyuz. İncitmenin, itmenin değil, rızamızın peşine düşünki hayır ve bereket bulun. Gün olur, günümüz olur” diye konuştu.
***
DEMOKRAT PARTİ 
71 YAŞINDA
1946 yılında Merhum Celal Bayar, Adnan Menderes ve arkadaşlar tarafından kurularak çok partili siyasi hayatımızın temel taşlarından biri olan, her zaman özgürlükçü demokrasiyi savunarak hiçbir ideolojiye tabi olmadan halkımızın birlik ve beraberliğini bozmama k için etnik ayrımcılık yapmayan, demokrasiye ve parlamenter sisteme bağlı kalarak her türlü engellemelere rağmen Demokrat Parti kuruluşunun 71. yılını kutluyor. […]
DP Burhaniye İlçe yönetim kurulu üyesi Ahmet Eşer:
1946 yılında Merhum Celal Bayar, Adnan Menderes ve arkadaşlar tarafından kurularak çok partili siyasi hayatımızın temel taşlarından biri olan, her zaman özgürlükçü demokrasiyi savunarak hiçbir ideolojiye tabi olmadan halkımızın birlik ve beraberliğini bozmama k için etnik ayrımcılık yapmayan, demokrasiye ve parlamenter sisteme bağlı kalarak her türlü engellemelere rağmen Demokrat Parti kuruluşunun 71. yılını kutluyor. Burhaniye Demokrat Parti İlçe yönetim kurulu üyesi Ahmet Eşer, 7 Ocak 2017 Cumartesi günü 71. Yılını kutlayacak olan Demokrat Partili vatandaşları yuvaya çağırarak, “ özlenen partimizi yeniden iktidara taşıma için tüm demokratları mücadeleye çağırıyoruz” dedi. Eşer yaptığı açıklamada şunları söyledi. “ Partimizin 71 yıllık siyasi hayatı bir çok başarılara imza atmış, ülke yönetiminde söz sahibi olmuş bir partidir. Öncelikle bu mutlu günümüzde partimize gönül veren tüm demokratlara çağrıda bulunuyoruz! Bazı sebeplerden dolayı partimizden uzaklaşan, ilgilenmeyen, hala gönlü partimizde olan arkadaşlarımızın var olduğunu biliyoruz. Gelin bu koca çınarın altında hep beraber toplanalım. Yeniden Kırat’a güç verelim. Bu partinin daha üçlü olması için bu potansiyelin var olduğuna inanıyoruz. Merkez sağın te partisi olan Demokrat Partinin güçlenmemesi için bu gün hiçbir devirde olmadığı kadar baskı ve engellemeler yapılmaktadır. Bunu kırabilmemiz için birli ve beraberlik içerisinde olmamız gerekmektedir. Bu düşünceler ile Demokrat Partinin 71. Kuruluş yıldönümünün ülkemiz ve partimize güzel getirmesini diliyorum” dedi.
14 Mayıs 1950 seçimleri Türkiye’de CHP’nin 27 yıllık iktidarının kapanması; 10 yıllık Demokrat Parti döneminin başlaması açısından bir milattır. 1950 seçimleri CHP’nin 27 yıllık iktidarını DP’ye bırakması “kansız” ve “beyaz devrim” olarak ifade edilmektedir. 1950 seçimleriyle iktidara gelen DP 1954 seçimleriyle Türkiye siyasi tarihinin en yüksek oy oranına (%57) kavuşmuş, 1957 seçimleriyle birlikte düşüşe geçmiştir. DP iktidarı 27 Mayıs 1960 askeri darbesiyle sona ermiştir. 10 yıllık dönemde Celal Bayar cumhurbaşkanlığı; Adnan Menderes ise Başbakanlık yapmıştır. Dönem “Menderes Dönemi” olarak da bilinmektedir.
DEMOKRAT PARTİ DÖNEMİ 1950-1960
14 Mayıs 1950 tarihinde yapılan genel seçimlerde elde edilen sonuçlar sonrasında DP’nin seçimi kazanmasıyla İsmet İnönü cumhurbaşkanlığından ayrılmış ve yerine Celal Bayar, Türkiye Cumhuriyetinin 3. cumhurbaşkanı olarak göreve gelmiştir. Adnan Menderes başbakan olarak atanırken, DP’nin kurucularından Fuat Köprülü Dışişleri Bakanı, Refik Koraltan ise Meclis başkanı olmuşlardır. Büyük umutlar ve beklentilerle iktidara gelen DP’nin ilk yıllarında dıştan, özellikle de ABD’den gelen yardımlar sayesinde görülmemiş bir bolluk yaşanmıştır. 1952 yılında Nato’ya girilmesiyle, II. Dünya Savaşı sonrasında yaşanan yalnızlık tümüyle sona ermiş ve Türkiye, ABD’nin yardımlarını daha yoğun bir biçimde almaya başlamıştır. Dış politikadaki bu gelişmenin doğal olarak iç politikaya da yansıdığı bu dönemde, DP’nin gücü ve toplumdan aldığı desteği artmıştır.
On yıllık Demokrat Parti döneminin sosyal, siyasal, kültürel ve ekonomik alandaki görüntüsü genel hatlarıyla şöyle özetlenebilir: Demokrat Partinin iktidara gelmesiyle 1923’ten beri devam eden denk bütçe ilkesinden vazgeçilmiş, para ve maliye politikası tümüyle değişmiştir. Ekonomik canlanmayı gerçekleştirmeye çalışan yeni hükümet harcamalarını artırmıştır. Bu da ilk yıllarda ekonomik büyümenin önceki yıllara göre hızla artmasına yol açmıştır. Demokrat Parti’nin ekonomideki temel amacı tüm yurt çapında ekonomik kurumsallaşmayı gerçekleştirmek ve özel sektörün gelişmesine öncelik tanımak olmuştur. Bunun sonunda ilk yıllarda milli gelirde % 15’lik bir artış gerçekleşmiş ve ekonomide ciddi bir hareketlenme ortaya çıkmıştır. Fakat 1954 yılından sonra ekonomide, özellikle de dış ticarette denge bozulmaya yüz tutmuş ve sonuçta hükümet kaçınılmaz bir biçimde dış borçlanmaya yönelmiştir. Ancak bu borçlanma siyaseti de 4 Ağustos 1958’de devalüasyon sonucu Türk parasının değerinin düşürülmesine yol açmıştır.
İkinci Dünya Savaşı yıllarında ihmal edilen kırsal kesim ve tarım alanları, DP’nin iktidar olmasıyla canlanmaya başlamıştır. Özellikle Marshall yardımı sayesinde ilk yıllarda başta traktör olmak üzere, tarım aletlerinin yaygınlaştırılması gerçekleşmiştir. 1948 yılında 1800 civarında olan traktör sayısı, 1957 yılına gelindiğinde 44.000’i aşmıştır. Benzer artış biçerdöver sayısında da görülmüştür. 1950 yılında yaklaşık 1000 olan biçerdöver sayısı, 1957 yılında 6000’e ulaşmıştır.