TARİHİ VE KADİM "DEMOKRAT PARTİ"NİN; 11. Dönem Millet Vekili Yakınları, 27 Mayıs 1960 "Cunta ve Darbe" Mağduriyetlerini
Görüştü
AYDIN, 30 Kasım 2013, Haberler.Com
Eski, Demokrat Parti (DP) GİK
Üyesi Samet Ocakoğlu'nun, 27 Mayıs 1960 darbesinde, cunta tarafından babası ile diğer DP dönem Millet Vekillerine kasten ödenmeyen "18 aylık Millet Vekili maaşıyla ilgili" hukuki süreç başlatmasının ardından; Tarihi ve Kadim Demokrat Parti (DP) 11.dönem
vekillerinin verasete müstehak ve hak sahibi yakınları bir araya geldi.
Eski Demokrat Parti (DP) GİK Üyesi Samet Ocakoğlu'nun 27
Mayıs 1960 darbesinde babasına ödenmeyen 18 aylık milletvekili maaşıyla ilgili
hukuki süreç başlatmasının ardından, DP 11. dönem vekillerinin yakınları bir
araya geldi.
DP misyonu’nun ileri gelen isimlerinden eski DP GİK Üyesi
Samet Ocakoğlu, babası 11. Dönem DP Manisa Milletvekili Orhan Ocakoğlu'na
27 Mayıs 1960 darbesinde ödenmeyen 18 aylık milletvekili maaşının günümüze
uyarlanarak ödenmesi içerikli hukuki süreci başlatmış ve ayrıca babasına ait
alacağı TBMM Başkanlığından talep etmişti.
Samet Ocakoğlu'nun başlattığı sürecin ardından davanın
avukatı Gökhan Karateke'nin ofisinde bir araya gelen Ocakoğlu ve DP. 11 dönem
milletvekillerinin yakınları, bundan sonraki süreçte izleyecekleri yöntemi
konuştu.
Darbe mağduru DP. 11 dönem milletvekillerinin yakınları
olarak değerlendirme yapmak ve bundan sonra izlenecek yöntemi belirlemek
amacıyla bir araya geldiklerini belirten Samet Ocakoğlu, "27 Mayıs 1960
darbesinin muhatabı TBMM, 11. Dönemi Demokrat Parti milletvekillerinin,
hukuka aykırı olarak gasp edilen yasama haklarından özlük ve mali hakları
dahilindeki Anayasa, TBMM İç tüzüğü ve hukuk dayanaklı 18 aylık
milletvekili maaş alacaklarının günümüze uyarlanarak, veraset hukukunda hak
sahibi olan varislerine, yani bizlere ödenmesi hükmü ve talebiyle şahsımca
başlatılan hukuki süreçten doğacak sonucun hak ve adalet duygusuna hizmet
etmesini diliyorum. Büyük ve şerefli bir camianın vatanperver mensupları olan
ve çoğunluğu ebediyete intikal etmiş büyüklerimizin haklarını talep ederken
demokrasi ve hukuk kulvarların adeta arapsaçı halinde duran bir haksızlığı
adalet olgusu ile çözmeye çabasındayız. Tanışıklığı çocuk yaşlarından gelen
bizler için en şerefli miras; büyüklerimizin hatıraları, milli vicdanda yaşayan
ve daima hayırla yad edilen hizmetleridir. Oralarda büyük haksızlıklar yaşandı,
elbette bu hak istenecekti" ifadelerini kullandı.
DP 11. Dönem Milletvekili ve eski İzmir Belediye
Başkanı Dündar Başar'ın kızları Ömür ve Emre Başar’da, "Bu hakkın
istenmesinde bugüne kadar geç bile kalındı. Samet Ocakoğlu'nun girişimi bizim
gibi darbe mağdurları için çok isabetli bir karar oldu" dedi.
Eski İzmir Millet Vekili Abdülkerim Sebati Acun'un
oğlu Mustafa Ahmet Acun ise, "Girişim haklı ve doğrudur. Ortada bir
haksızlık ve hak vardır. Talebimizin sonuna kadar takipçisi olalım" diye
konuştu.
Eski Manisa Millet Vekili İhsan Yalkın kızı Hülya
Yalkın da girişime dahil olmaktan duyduğu memnuniyeti ifade ederek, "Bu
hak verilmelidir, alınmalıdır, hukuka ve yargıya güveniyorum" dedi.
Darbenin üzerinden geçen onlarca yılda tazmin hukuku
açısından bir tek hukuki sonuç olmadığı ve haklarının verilmesinin
rivayetlerden ibaret kaldığı fikrinde birleşen DP. 11 dönem milletvekillerinin
yakınları, hukuki sürecin sürdürülmesi ve kamuoyunun konuyla ilgili
bilgilendirilmesi kararına vardı.
Ocakoğlu'nun ardından 10 hak sahibi daha yasal süreç başlatmak
için avukat Gökhan Karateke'ye vekalet verdi. - AYDIN
Medeni, vefakâr milletler ve birinci sınıf evrensel ülkeler;
Devletlerini kuran veya büyük hizmetlerde bulunan önderlerine ölümlerinden
sonra anıt mezarlar yapmışlardır. Türk Devleti de, çürümüş, harap olmuş,
yıkılmak üzere olan asırlık Osmanlı İmparatorluğundan, bütün dünyanın takdir
ettiği modern, dinamik ve güçlü bir Türkiye kuran Mustafa Kemal'e
Atatürk ismini vermiş ve kendisinin vefatından sonra da Ankara'nın en
güzel yerine bir Anıt-mezar yaptırmış ve bunun adına da Anıt-kabir
demiştir.
Mustafa Kemal'e içten içe düşmanlık besleyen, kin güden ve kötülük etmek
isteyenler, O'nu sevmediği zannedilen kişiler değil, bilâkis O'nun eserlerini,
makam ve mirasını paylaşanlar, O'nun adına sözde karşı devrimlere kalkışan ve
insanlık âlemini daha derinden sömürmek için “yeni Dünya sistemleri” kurmak isteyenler
olmuştur.
İşte bunun bir örneği. Aşağıdaki
tarihlere dikkatinizi çekmek istiyorum:
10 Kasım 1938 - Atatürk'ün ölümü
10 Kasım 1953 - Atatürk'ün nâşının Anıtkabir'e nakledilmesi
Anıtkabire nakil, ölümünden tam 15 yıl sonra gerçekleşiyor.
Bu sürenin 12 yılı içinde Devleti idare eden Milli Şef İsmet
İnönü.
Son 3 yılında ise Celal Bayar-Adnan Menderes
Halk Partisi
zihniyeti, İsmet İnönü ve CHP Atatürkçülüğü:
Anıtkabir için, Atatürk’ün vefatından 2 yıl 4 ay sonra 1
Mart 1941 tarihinde uluslararası bir yarışma açıldı. Yapım çalışmaları 09
Ekim 1944 tarihinde ancak başladı. Yani Ölümünden tam 6 yıl sonra!...
Bayar, Menderes ve
Demokrat Parti:
Henüz büyük bölümü eksik ve ağır aksak yürüyen Anıtkabir'in
inşası; Demokrat Parti iktidara gelir gelmez derhal ele alındı. Hızlandırıldı
ve üç yıl içinde 1953 yılında tamamlandı ve Aziz ATA’nın Muazzez Nâaşları 10
Kasım 1953’de ebedi istirahatgâhına nihayet (Ölümünden tam 15 yıl sonra) ihtişamlı
bir devlet töreni ile (ve 10 Kasım 1938’de İsmet Paşa tarafından İstanbul
Camilerinde kılınmasına izin verilmeyen “Mustafa Kemâl Atatürk’ün Cenaze Namazı”
alenen bütün ülke Camilerinde gıyabi olarak açıkça ve resmen eda edilmek
suretiyle) nakil, tâzim ve Dinî merasimle defnedildi.
Şimdi sormak gerekmez mi?..
Milli Mücadele ve İstiklâl Savaşının Başkomutanı, Devletin
Kurucusu, İlk Cumhurbaşkanı, bütün milletin ölümünde gözyaşı döktüğü bir milli
Kahraman'ın anıt mezarının;
Yarışması ölümünden 3 yıl,
Yapımına başlanması 6 yıl,
Yapımının tamamlanması 15 yıl nasıl geciktirilebilir?..
Bunun her hangi bir ilmi, insani ve mantıki bir izahı var
mıdır?
Mustafa Kemal'in "Ebedi Şef" seçilmesine nazire
olarak kendisine "Milli Şef" dedirten ve hayatı boyunca Mustafa Kemal
ATATÜRK’ün yolunda gittiğini vurgulayan İsmet İnönü, Şefinin mezarının
yarışmasını bile 3 yıl sonra yapıyor, yapımına 6 yıl sonra başlıyor. İktidarda
kaldığı 12 yıl içinde de bitirmiyor.
Anıt mezarın 9 yılda tamamlanması akıl
alacak bir durum değildir.
Öyle ki, İnönü döneminde 9 yıl içinde bitirilmeyen, kasıtla ihmal
edilip geciktirilen Anıtkabir yapımı, DEMOKRAT PARTİ’nin iktidara gelmesi ile
hakiki bir Atatürkçü olan Celal Bayar, Atatürk’ün Millet Vekili Adnan Menderes
ve Partisi Demokrat Parti tarafından 3 yıl geçmeden, mükemmel ve muazzam
surette bitirilmiştir!..
O İnönü ki, Atatürk’ün mezarını savsaklayıp geciktirirken, Paralar
ve Pullardan Atatürk’ün isim ve resimlerini kaldırmakta, hafızalardan “Türk İnkılâbının ATA-TÜRK
ilkelerini” silmekte asla tereddüt etmedi ve gecikmedi.
*
SON EVRENSEL EFSANE Prof. Dr., Gazî Mareşal Mustafa Kemal ATATÜRK'ün
Hayatı
1881 - Mustafa'nın Selanik'te doğuşu 1893 - Mustafa'nın Selanik Askeri Rüştiyesi'ne yazılması,
1896 - Askeri Rüştüye'de Mustafa adlı öğretmeninin kendisine Kemal adını
verdiği Mustafa Kemal, Manastır Askeri İdadisi (Lisesi)'ne geçti.
13 Mart 1899 - Mustafa Kemal,
İstanbul'da Harbiye (Harp Okulu) piyade sınıfına girdi.
10 Şubat 1902 - Mustafa Kemal'in Harp Okulu'nu teğmen rütbesiyle bitirerek Harp
Akademisi'ne geçmesi
11 Ocak 1905 - Mustafa Kemal'in Kurmay Yüzbaşı olarak Harp Akademisi'nden mezun
olması ve merkezi Şam'da bulunan Beşinci Ordu emrine verilmesi
Ekim 1905 - Mustafa Kemal'in bazı arkadaşlarıyla birlikte Şam'da gizli
"Vatan ve Hürriyet Cemiyeti"ni kurması
20 Haziran 1907 - Mustafa Kemal'in rütbesinin Kolağasılığına (kıdemli yüzbaşı)
yükseltilmesi
13 Ekim 1907 - Mustafa Kemal'in Selanik'te III. Ordu'ya atanması
15-16 Nisan 1909 - Mustafa Kemal'in 31 Mart (13 Nisan) ayaklanması üzerine
Hareket Ordusu'nun kurmay başkanı olarak İstanbul'a hareket etmesi
6 Eylül 1909 - Mustafa Kemal'in Selanik'te III. Ordu Piyade Subay Talimgâhı
Komutanı olması (aynı yıl içinde Kolağası rütbesiyle 38. Piyade Alayı komutanı
olmuştur.)
Mayıs 1910 - Mustafa Kemal'in Mahmut Şevket Paşa'nın kurmay başkanı olarak
Arnavutluk harekâtlarında bulunması
17-21 Eylül 1910 - Fransa'da yapılan manevralara (Picardie) Türk Ordusu
temsilcisi olarak katılması.
13 Eylül 1911 - Mustafa Kemal'in İstanbul'a Genelkurmay'a nakledilmesi
27 Kasım 1911 - Mustafa Kemal'in Binbaşılığa yükseltilmesi
22 Aralık 1911 - Mustafa Kemal'in İtalyan - Osmanlı Trablus savaşında Tobruz
Taarruzunu başarıyla idare etmesi
25 Kasım 1912 - Mustafa Kemal'in Bahrısefid Boğazı (Çanakkale) Kuvâ-yı
Mürettebesi Harekât Şubesi Müdürlüğü'ne atanması
27 Ekim 1913 - Mustafa Kemal'in Sofya Ataşemiliteri olması
1 Mart 1914 - Mustafa Kemal'in Yarbaylığa yükselmesi
2 Şubat 1915 - Mustafa Kemal'in Tekirdağ'da 19. Tümeni kurmaya başlaması (25
Şubat 1915'te tümen kuruluşunu tamamlayarak Maydos'a gelmiştir.)
25 Nisan 1915 - İtilaf Devletlerinin Arıburnu'na asker çıkarmaları üzerine
Mustafa Kemal'in tümeniyle düşmanı önleyerek durdurması.
1 Haziran 1915 - Mustafa Kemal'in Albaylığa yükselmesi
8-9 Ağustos 1915 - Mustafa Kemal'in Anafartalar Grubu Komutanlığı'na atanması
10 Ağustos 1915 - Mustafa Kemal'in bizzat idare ettiği taarruzla Anafartalar
cephesinde düşmanı geri atması
17 Ağustos 1915 - Mustafa Kemal'in Kireçtepe'de zafer kazanması
21 Ağustos 1915 - Mustafa Kemal'in II. Anafartalar Zaferini kazanması
1 Nisan 1916 - Mustafa Kemal'in Tümgeneralliğe yükseltilmesi
7-8 Ağustos 1916 - Mustafa Kemal'in Bitlis ve Muş'u düşman elinden kurtarması
7 Mart 1917 - Mustafa Kemal'in Diyarbakır'daki II. Ordu Komutan Vekilliğine
atanması
16 Mart 1917 - Mustafa Kemal'in Diyarbakır'daki II. Ordu Komutanlığı'na asil
olarak atanması
5 Temmuz 1917 - Mustafa Kemal'in Halep'teki VII. Ordu Komutanlığı'na atanması
20 Eylül 1917 - Mustafa Kemal'in VII. Ordu Komutanı sıfatıyla memleketin ve
ordunun durumunu açıklayan tarihi raporunu göndermesi
15 Ekim 1917 - Mustafa Kemal'in VII. Ordu Komutanlığı'ndan ayrılarak İstanbul'a
dönmesi
15 Aralık 1917 - Mustafa Kemal'in Veliaht Vahdettin ile Almanya'ya gitmesi
16 Aralık 1917 - Mustafa Kemal'e "Birinci Rütbeden Kılıçlı Mecidi
Nişanı" verilmesi
4 Ocak 1918 - Almanya gezisinden dönmesi
7 Ağustos 1918 - Mustafa Kemal'in Filistin'de bulunan VII. Ordu Komutanlığı'na
ikinci defa tayin edilmesi
26 Ekim 1918 - Mustafa Kemal'in komuta ettiği VII. Ordu Birliklerinin düşman
taarruzunu Halep'in kuzeyinde bugünkü sınırlarımız üzerinde durdurması
31 Ekim 1918 - Mustafa Kemal'in Yıldırım Orduları Grubu Komutanı olması
13 Kasım 1918 - Mustafa Kemal'in Yıldırım Orduları Grubu Komutanlığı'nın lağvı
üzerine İstanbul'a gitmesi
30 Nisan 1919 - Mustafa Kemal'in IX. Ordu Müfettişi olması
16 Mayıs 1919 - Mustafa Kemal'in Samsun'a gitmek üzere Bandırma Vapuru ile
İstanbul'dan ayrılması
19 Mayıs 1919 - Mustafa Kemal'in Samsun'a çıkması
21-22 Mayıs 1919 - Mustafa Kemal'in Amasya'dan yolladığı genelgeyle, Milli
Kuvvetleri bir gaye ve bir teşkilat çerçevesinde toplamak amacıyla Sivas
Kongresi'ni toplanmaya çağırması
26 Haziran 1919 - Amasya'dan Sivas'a hareketi
3 Temmuz 1919 - Mustafa Kemal'in Erzurum'a ilk gelişi
8-9 Temmuz 1919 - Mustafa Kemal'in resmi görevinden ve askerlikten çekilmesi
23 Temmuz 1919 - Erzurum Kongresi'nin toplanması ve Mustafa Kemal'in Erzurum
Kongresi'ne başkan seçilmesi
4 Eylül 1919 - Sivas Kongresi'nin toplanması ve Mustafa Kemal'in Sivas Kongresi'ne
başkan seçilmesi
11 Eylül 1919 - Mustafa Kemal'in Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti
Heyet-i Temsiliyesi Başkanlığına seçilmesi
20-22 Ekim 1919 - Mustafa Kemal'in İstanbul'dan gelen Bahriye Nâzırı (Bakan)
Salih Paşa ile Amasya'da görüşmesi ve Amasya bildirgesinin imzalanması
7 Kasım 1919 - Mustafa Kemal'in İstanbul'da toplanması kararlaştırılan Osmanlı
Meclisi için Erzurum'dan Milletvekili seçilmesi (Büyük Millet Meclisi'nin
birinci dönemi için yapılan seçimde ve ondan sonraki seçimlerde Ankara'dan Milletvekili
seçilmiştir.)
27 Aralık 1919 - Mustafa Kemal'in Heyet-i Temsiliye üyeleriyle birlikte
Ankara'ya gelmesi
16 Mart 1920 - İstanbul'un İtilaf Devletleri tarafından işgali üzerine Mustafa
Kemal'in durumu bütün devletler ve Millet Meclisleri nezdinde protesto etmesi
ve Ankara'da yeni bir Millet Meclisi girişiminde bulunması
23 Nisan 1920 - Mustafa Kemal'in Ankara'da Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni
açması
24 Nisan 1920 - T.B.M.M.'nin Mustafa Kemal'i başkanlığa seçmesi
11 Mayıs 1920 - Mustafa Kemal'in İstanbul Hükümetince ölüm cezasına
çarptırılması (Bu karar 24 Mayıs 1920'de Padişah tarafından onaylanmıştır)
13 Eylül 1920 - Mustafa Kemal tarafından "Halkçılık " programının
Büyük Millet Meclisine sunuluşu
5 Aralık 1920 - Mustafa Kemal'in İstanbul'dan gelen Osmanlı delegeleri Ahmet
İzzet ve Salih Paşa'larla Bilecik İstasyonunda görüşmesi
10 Mayıs 1921 - Mustafa Kemal tarafından Büyük Millet Meclisi'nde Anadolu ve
Rumeli Müdafaa-i Hukuk Grubu'nun kurulması ve kendisinin Grup Başkanlığı'na
seçilmesi
13 Haziran 1921 - Mustafa Kemal'in Fransız temsilcisi F. Bouillon ile Ankara'da
görüşmesi
5 Ağustos 1921 - Büyük Millet Meclisi tarafından Mustafa Kemal'e Başkomutanlık
görevinin verilmesi
23 Ağustos 1921 - Mustafa Kemal'in 22 gün 22 gece süren Sakarya Meydan
Savaşı'nı yönetmeye başlaması
13 Eylül 1921 - Mustafa Kemal'in Sakarya Zaferi'ni kazanması
19 Eylül 1921 - Mustafa Kemal'e Büyük Millet Meclisi tarafından Mareşallik
rütbesinin ve Gazi unvanının verilmesi
26 Ağustos 1922 - Gazi Mustafa Kemal'in Kocatepe'den Büyük Taarruzu idareye
başlaması
30 Ağustos 1922 Gazi Mustafa Kemal'in Dumlupınar'da Başkomutan Meydan
Savaşı'nı kazanması
10 Eylül 1922 - Gazi Mustafa Kemal'in İzmir'e girişi
1 Kasım 1922 - Gazi Mustafa Kemal'in teklifi üzerine Büyük Millet Meclisi'nin
saltanatı kaldırılmasına karar verişi
14 Ocak 1923 - Gazi Mustafa Kemal'in annesi Zübeyde Hanım'ın İzmir'de ölümü
29 Ocak 1923 - Gazi Mustafa Kemal'in İzmir'de Lâtife (Uşaklıgil) Hanım'la
evlenmesi (5 Ağustos 1925'te ayrılmışlardır)
17 Şubat 1923 - Gazi Mustafa Kemal'in İzmir'de ilk Türkiye İktisat
Kongresi'ni açması
13 Ağustos 1923 - Gazi Mustafa Kemal'in ikinci kez Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı'na seçilmesi
11 Eylül 1923 - Gazi Mustafa Kemal'in Halk Partisi'ni kurması
29 Ekim 1923 - Cumhuriyetin ilanı ve Gazi Mustafa Kemal'in ilk Cumhurbaşkanı
seçilmesi
1 Mart 1924 - Gazi Mustafa Kemal'in Büyük Millet Meclisi'ni açışı ve
Halifeliğin kaldırılması ile öğretimin birleştirilmesi gereğini konuşmasında
belirtmesi
23 Ağustos 1925 - Gazi Mustafa Kemal'in Kastamonu'da şapka ve kıyafet devrimini
başlatması
3 Ekim 1926 - İstanbul'da Sarayburnu'nda Mustafa Kemal'in ilk heykelinin
dikilmesi
1 Temmuz 1927 - Gazi Mustafa Kemal'in Cumhurbaşkanı sıfatıyla ilk defa
İstanbul'a gelmesi
15-20 Ekim 1927 - Gazi Mustafa Kemal'in CHP İkinci Kurultayı'nda tarihi büyük
nutkunu söylemesi
1 Kasım 1927 - Gazi Mustafa Kemal'in ikinci kez Cumhurbaşkanlığına seçilmesi
4 Kasım 1927 Gazi Mustafa Kemal'in Ankara Etnografya Müzesi önünde ve
Yenişehir'de dikilen heykellerinin açılışı
20 Mayıs 1928 - Afgan Kralı Amanullah Han'ın Gazi Mustafa Kemal'i Ankara'da
ziyareti
9-10 Ağustos 1928 - Gazi Mustafa Kemal'in Sarayburnu'nda Türk harfleri
hakkındaki nutkunu söylemesi
12 Nisan 1931 - Gazi Mustafa Kemal tarafından Türk Tarih Kurumu'nun kurulması
4 Mayıs 1931 - Mustafa Kemal'in üçüncü kez Cumhurbaşkanlığına seçilmesi
12 Haziran 1932 - Irak Kralı Emir Faysal'ın Ankara'da Mustafa Kemal'i ziyareti
12 Temmuz 1932 - Gazi Mustafa Kemal tarafından Türk Dil Kurumu'nun kurulması
4 Ekim 1933 - Yugoslavya Kralı Aleksandre'ın Gazi Mustafa Kemal'i İstanbul'da
ziyareti
29 Ekim 1933 - Gazi Mustafa Kemal'in Cumhuriyet'in onuncu yıldönümü dolayısıyla
tarihi nutkunu söylemesi
16 Haziran 1934 - İran Şehinşahı Rıza Pehlevi'nin Gazi Mustafa Kemal'i
Ankara'da ziyareti
24 Kasım 1934 - Büyük Millet Meclisi'nin Mustafa Kemal'e ATATÜRK soyadını veren
yasayı kabul etmesi
1 Mart 1935 - Atatürk'ün dördüncü kez Cumhurbaşkanı seçilmesi
4 Eylül 1936 - İngiltere Kralı Edward VII'in İstanbul'da Atatürk'ü ziyareti
11 Haziran 1937 - Atatürk'ün çiftliklerini devlete ve bir kısım
gayrimenkullerini Ankara Belediyesi'ne bağışlaması
30 Mart 1938 - Atatürk'ün hastalığı hakkında Cumhurbaşkanlığı Genel
Sekreterliği'nce ilk kez resmi tebliğ yayınlanması
19 Haziran 1938 - Romanya Kralı Karol II'nin Atatürk'ü İstanbul'da ziyareti
5 Eylül 1938 - Atatürk'ün vasiyetnamesini yazması (Açılış: 28 Kasım 1938)
16 Ekim 1938 - Atatürk'ün hastalık durumu hakkında günlük resmi tebliğler
yayımına başlanması 10 Kasım 1938 - Atatürk'ün SADECE
BEDENEN aramızdan ayrılması 21 Kasım 1938 - Atatürk'ün cenazesinin Etnografya Müzesi'ndeki
geçici kabre törenle konulması 10 Kasım 1953 - Atatürk'ün
nâşının Etnografya Müzesi'ndeki geçici kabrinden Anıtkabir'e nakledilmesi 1981 - UNESCO'nun aldığı bir kararla Atatürk'ün
doğumunun 100. Yılının bütün dünyada "Atatürk Yılı" olarak kutlanması
*
ANITKABİR'İ YAPTIRAN BAYAR'I İÇERİ ALMADILAR
AHMET DÖNMEZ, (zaman-ankara)
Bugün (10 Kasım 2008) Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün ölümünün
70'inci yıldönümü. Binlerce insan Ata'sını anmak için Anıtkabir'e akın edecek.
1939 yılında yapımına karar verilen Anıtkabir'e 'ilk çivi'
Atatürk'ün ölümünden tam 12 yıl sonra çakıldı.
Gerekçe ise halefi İsmet İnönü'nün ilgisizliğiydi.
Atatürk'ün son başbakanı Celal Bayar'ın torunu Prof. Dr. Emine Gürsoy Naskali,
birçok konuda olduğu gibi Anıtkabir'in inşasında da İnönü'nün ona karşı vefasız
davrandığını belirtiyor.
Dedesinin hatıratından yola çıkarak, "Büyükbabamın ilk
işi Anıtkabir'i bir an önce yaptırıp Atatürk'ü Etnografya Müzesi'nde bir tahta
masanın üzerinde yatmaktan kurtarmaktı." diyen Naskali, buna rağmen
Bayar'ın cezaevinden çıktıktan sonra Anıtkabir'i ziyaretine izin verilmediğini
söylüyor.
Atatürk'ün 10 Kasım 1938 yılında vefat
etmesinin ardından defnedilmesi 15 yıl sürdü.
Bu süre içerisinde naaşı Ankara'da Etnografya Müzesi'nde bir
masanın üzerinde bekletildi. Anıtkabir yapma kararı 6 Aralık 1938'de alınmış
olmasına rağmen Rasattepe'deki kamulaştırma çalışmaları bir türlü
bitirilemediği için anıtmezar inşaatına başlanamıyordu.
14 Mayıs 1950'de iktidara gelen Demokrat Parti, hemen işe
koyuldu. Celal Bayar, cumhurbaşkanı seçildiğinin ilk haftasında Anıtkabir'in
inşaatı konusunu ele aldı. Bayar, hatıratında bunu şöyle anlatıyor:
"Bir defterim vardı, oraya günlük işlerimi not ederdim.
Bu günlük notların ilk maddesini, daima Anıtkabir teşkil ederdi. Anıtkabir
yapılıncaya ve o büyük eşsiz insan, ebedî istirahatgâhına terk olununcaya kadar
not defterimin birinci maddesi değişmemiştir."
Bayar, ilk günlerde Anıtkabir'in inşa edileceği Rasattepe'ye
gider, planları inceler ve ilgililerden bilgi alır. İşlerin ağır bir tempo ile
yürütülmesinden rahatsız olarak hükümeti harekete geçirir. İnşaat hızlanırken
Bayar zaman buldukça gider ve çalışmaları yerinde izler.
Anıtkabir'in heykelleri, kabartmaları, yazı ve mozaik işleri
de DP döneminde yarışmaya açılır ve yaptırılır. İnşaat faaliyetlerini Başbakan
Adnan Menderes de yakından takip eder.
Bayar'ın bu konudaki görüşü, "İkimiz de yakından takip
ettiğimiz için bu konuda birbirimize verecek taze haber bulamazdık.
Yürümeyi çok seven Başvekil Menderes, sık sık Anıtkabir'e
uğrayarak hem yürüyüş yapıyor hem de çalışmaların hızlandırılmasını teşvik
ederdi." şeklinde. Atatürk'ün bir tahta masa üzerinde yattığını düşünmenin
kendisi için dayanılmaz bir sızı olduğunu ifade eden dönemin cumhurbaşkanı,
hatıratına şu notu düşmüş:
"Başvekil Adnan Menderes'le son bir defa daha
Anıtkabir'i gözden geçirdik, karar verdik ki içinde bulunduğumuz 1953 yılının
10 Kasım'ında Atatürk'ü ebedî makberesine tevdi edebiliriz."
Anıtkabir'i inşa ettiren Bayar, Yassıada mahkemesinde önce
idama mahkum edildi sonra ilerlemiş yaşı sebebiyle bu ceza müebbete çevrildi.
1961 yılında cezasını çekmek üzere Kayseri Cezaevi'ne gönderilen Bayar, burada
yaklaşık 3 yıl kaldı. 1963'te alınan sağlık raporu üzerine tahliye edildi.
Bayar, büyük bir konvoyla Ankara'ya geldi. Amacı Cebeci Mezarlığı'ndaki eşi
Reşide Bayar'ı ve Anıtkabir'i ziyaret etmekti.
Fakat Anıtkabir'i ziyaretine izin verilmedi.
Araştırmacı-yazar Süleyman Yeşilyurt'un 'Paşalar' isimli son kitabına göre,
ziyaret gerçekleşmesin diye Anıtkabir o güne mahsus kapatılmıştı. Geceyi damadı
Ahmet Gürsoy'un yeğeni Avukat Yılmaz Şahinalp'ın evinde geçirdi. Ertesi gün,
kendisine sağlık raporu veren doktor tutuklanırken tahliye kararı da kaldırıldı
ve 28 Mart'ta gözaltına alınarak tekrar Kayseri Cezaevi'ne konuldu. O gün
yaşananları Zaman'a anlatan Şahinalp şunları söyledi:
"Ankara'ya gelişiyle tansiyon yükseldi. Meneviş
Sokak'taki evimiz taşlandı, camlar kırıldı. Sağlık raporunun sahte olduğu öne
sürülerek gece yarısı itfaiye araçlarıyla gelip balkondan içeriye girdiler.
Bayar'ı Numune Hastanesi'ne götürerek başka bir rapor aldılar." Şahinalp,
sadece Bayar'a yönelik bir uygulama olarak anılmaması için Anıtkabir'in o gün
tüm ziyaretlere kapatıldığını anlattı.
'Atatürk'ün gösterdiği yol, birlik ve
beraberliktir'
Atatürk'ün ölümünün 70'inci yıldönümü münasebetiyle bir
mesaj yayınlayan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, onun öncülüğünde hayata geçirilen
inkılâp ve reformların, demokratik, modern, hür ve müreffeh Türkiye'nin
temellerini attığını belirtti. Bu büyük dönüşümün de ülkenin modernleşme
sürecini başlattığını kaydetti.
Cumhuriyet'in kuruluşuyla belirlenen ideallere ulaşmadaki
temel hedefin Atatürk'ün öngördüğü muasır medeniyetler seviyesini geçmek
olduğunu hatırlatan Cumhurbaşkanı Gül, "Bu hedefe doğru yürürken,
Türkiye'nin birlik ve beraberlik içinde gelişmesi, büyümesi, modernleşme
sürecinin devam etmesi elzemdir." dedi.
Gül, mesajında bunu bir bayrak yarışı şuuruyla, büyük bir
inanç ve azimle gerçekleştirmeye çalışan devlet ve milletin de Cumhuriyet'i
ilelebet yaşatma ve kazanımlarını ileriye götürme konusunda güçlü bir irade
sergilediğini vurguladı. TBMM Başkanı Köksal Toptan da mesajında, 10 Kasım'ın,
Türk milleti için büyük bir kurtarıcısını anma günü olduğunu ifade etti.
Ayrıca, sahip olduklarının değerini bilerek Cumhuriyet'in erdemlerine sadakatini
ve Atatürk'ün ideallerini gerçekleştirme konusundaki kararlılığını gösterme
günü olduğunu bildirdi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ise Cumhuriyet'in en büyük
idealinin, 'inancı, etnik kökeni, yaşam biçimi ne olursa olsun milletin bütün
fertlerini vatandaşlık temelinde birleştirmek olduğunu' dile getirdi. İstiklal
mücadelesinin önderi Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü ölüm yıldönümünde anarken,
hep birlikte onun fikir ve eserleri üzerinde yeniden düşünülmesi gerektiğini
ifade etti. Erdoğan, Cumhuriyet'in en büyük idealinin, milletin bütün
fertlerini vatandaşlık temelinde birleştirmek olduğunu sözlerine ekledi.
11. DÖNEM “DEMOKRAT PARTİ” MİLLET VEKİLLERİ’NİN; CUNTA'NIN GASP VE İRTİKAP ETTİĞİ 18 AYLIK MAAŞLARI İADE, TAZMİN VE TELÂFİ EDİLMEK ZORUNDADIR.
Konuyla ilgili olarak; Cebren gasp edilmiş, maddi hak, maaş ve sair müktesep
hakların iadesi yönünde Samet Ocakoğlu, TBMM'den öncelikle “60 Darbesinde Babasına
Ödenmeyen 18 Aylık Maaşı” Talep Etti
Demokrat Parti (DP) eski GİK üyesi Samet Ocakoğlu, 27 Mayıs
1960 darbesinin yol açtığı mali hak kayıpları arasında olan dönemin Manisa
milletvekili babası Orhan Ocakoğlu'na ait 18 aylık milletvekili maaşını
TBMM'den talep etti.
Demokrat Parti (DP) eski GİK üyesi Samet Ocakoğlu, 27 Mayıs
1960 darbesinin yol açtığı mali hak kayıpları arasında olan dönemin Manisa milletvekili
babası Orhan Ocakoğlu'na ait 18 aylık milletvekili maaşını TBMM'den talep
etti.
Demokrat Parti (DP) misyonunun ileri gelen isimlerinden Samet Ocakoğlu,
babası 11. Dönem Demokrat Parti Manisa Milletvekili Orhan Ocakoğlu'na 27 Mayıs 1960
darbesinde ödenmeyen 18 aylık milletvekili maaşının günümüze uyarlanarak
ödenmesi içerikli hukuki süreci başlattı. Ocakoğlu, ayrıca babasına ait alacağı TBMM Başkanlığından
talep etti.
11. Dönem DP milletvekillerinin Anayasa, TBMM İç
tüzüğü ve Bütçe Kanunu hükmü ile 18 aylık milletvekili maaşı alacaklısı
olduklarını savunan Samet Ocakoğlu, şöyle konuştu: "Hukuk bilgim ve vicdan
duygum ışığında doğruluğuna ve haklılığına karar verdiğim 27 Mayıs 1960
darbesinin yaptırımları arasındaki milletvekilliği mali haklarına dair hak
gasplarının oluşturduğu mali alacakları, babam 11. Dönem Demokrat Parti Manisa Milletvekili
Orhan Ocakoğlu'ndan gelen veraset hakkım ile amme ve kamu vicdanından talep
etmeyi uzun bir süre çile ve inanç dostlarımızla ve Avukat Gökhan Karateke ile
müzakere ettim. Neticede avukatımla talebimize dair hukuki bir yöntem
belirledik. Bu süreçte, Yassıada öykümüzün ve muhatabı olduğumuz Yüksek Adalet
Divanı isimli sözde mahkemenin uygulamaları ve yaptırımlarının haksızlıkları ve
acıları karşısında bir tazmin ve de tatmin isteği olarak görülebilecek içerikte
bir talep ileri sürmekten özenle kaçındım." BÜYÜK VE ŞEREFLİ BİR CAMİA ADINA HAKLI TALEP
Yassıada nedenli kamu ve amme vicdanında duran haklarını
saklı tutarak istedikleri taleplerinin büyük ve şerefli bir camiayla
vatanperver insanlar topluluğunu ilgilendirecek boyutta olduğuna işaret eden
Ocakoğlu, şunları söyledi: "Talebimiz, hukuki vekilim Avukat Gökhan
Karateke tarafından vakıadaki muhatabımız olan TBMM Başkanlığına dilekçeyle
sunulmuştur. Merhume Berrin MENDERES hanımefendi ve merhum Aydın
MENDERS Beyefendi'nin kanuni vekillerinden Avukat Karateke tarafından
başlatılan hukuki sürecin, talebimdeki gibi sonuçlanması elbette samimi
temennimdir."
"GİRİŞİMİMİZ DEMOKRASİYE HİZMET EDECEK"
Hakkın muhatabı olan hukuki bütün istikametlerde talebinin takipçisi
olacağına dikkat çeken Ocakoğlu, sözlerini şöyle tamamladı: "Girişimimin
anlamı ve işin hakiki hüviyetinin elbette farkındayım. 27 Mayıs 1960 darbesinin
sonucu olan mali alacaklarımıza dair hukuki talepte bulunma kararımı savunma
sorumluluğu da tamamen şahsıma aittir. İnşallah, hukuki süreci başlatılmış bu
girişimimiz özü ve neticesi ile demokrasimize, hukuk üstünlüğü ilkesine, milli
irade kavramına, hak ve adalet duygusuna hizmet eder. 27 Mayıs 1960 darbesinin
gasp ettiği alacaklısı kaldığımız milletvekili özlük haklarından doğan mali
hakkımızı vicdan huzuru ve kararlılık duygusuyla hukuken talep ettim. Tarih
huzurunda rivayetlerden arınmış bir şükran duygusunu mevzu edilebilmek için
mazinin hasarlarının onarılmasının şart olduğuna inanıyorum."
Vicdani kanaatim ve hukuk bilgim ile başlattığım hukuki
süreç 15 Ekim 1961 tarihi ardından 27 Mayıs 1960 darbesi karşısında, Anayasa ve
TBMM İçtüzüğü dayanağı ile yapılan tek ve en ciddi hukuki girişimdir.
Bu güne kadar türlü rivayetlerden ve soyut tanımlamalardan
ibaret kalmış 11.Dönem DP Meclis gurubunun hak ve hukuku konusunu ulusal
ve uluslararası hukukun kabul ettiği çerçevede çözebilmek inşallah yaşam
öykümün bir mükafatı olarak bana nasip olur.
Bir diğer görüş olarak ''Yassıada büyük bir olaydır, mali
bir konuya indirgenemez yorumunu ise hak ve adalet duygusu önünde büyük bir
fukaralık ve kıskançlık olarak görüyorum.
Nedir yassıada hukuku ? yassıadanın istimlakımı
yoksa türlü süslü laf buketlerimi?
Değerli dostum,
Medeniyetimizin deyişlerinden olan, ayinesi iştir kişinin
lafa bakılmaz anlatımının sığacağı pencereden bakmak yerinde olacaktır
girişimime.
Kendimi sizi aynı safta görerek, kıskançlık duygusunun
düşmanımız olduğunu ifade ederim.
Ben tarihimize ve kültürümüze hizmet çabasındayken, 3.
Cumhurbaşkanı Celal Bayar ailesi yüzüme bizi kamuya ve millete siz temsil edin
dedikten sonraki çalışma sürecimde evime kargo ile 3. Cumhurbaşkanı CEMAL BAYAR
yazılı tehdit ve taciz belgesi gönderilmesi ardından açtığım davalarda bırakın
yanımda durmayı bu nedir deme cesaretini gösteremeyenleri, Merhum Başvekilimize
yıllarca Nur yüzlü demem ardından adımın ortasına NUR ismi eklenerek üretilen
kimlikle yapılan tacize karşı davalarımda ve haysiyet mücadelemde yanımda
duramayanları yılların genel merkez binasını satıp bedelini yok eden ama
türünün tek ve en iyi örneği olan 1 elektronik kitabımı dahi alamayanları,
tepemde boza pişerken yok ile sıfırın toplamına dönüşmüş olup Merhum Adnan
Menderes ruhuna okuttuğum mevlüde gidilmemesi için karar alanları, sırf bana,
inancıma ve müdafaa duygum ile misyonumu ayağa kaldırma kapasiteme zarar vermek
için, Merhum Menderes dönemine ait 35 sene sakladığım kağıtların başına
gelmediği bırakmayıp ta DP'ye genel başkan olmaya kalkanları, aynı kulvarda
yürüme iddiasında olduklarını haysiyet cellatlarına peşkeş çekenleri ve
satanları, inancımı yok etmeyi toplum mühendisliği çalışması yapılmasını
seyredenleri, isimlerini duydukça adeta mide bulantısına kapıldığım sözde
bizden olanları, kıskançlık duyguları düşmanlarımızın önüne geçen
şahsiyetsizleri iyi bilirim.
Samet Ocakoğlu'nun mücadelesini bu ülkenin sadece kuşları
vicdanları değil, melekler dahi bilir. Göz yaşı döker bana. Ben bu anlatımımda
kast ettiklerim gibi olmamaktan onur duyuyorum. Üstadım demiştik ya
yıldızlar karanlıkta parlar...
İletişim konumuz hakkındaki yorumunuza saygı duyuyorum
elbette. Ancak takdir edersiniz ki bu bir süreçtir. Dikkatli olmak ve girişimi
korumak zorundayız.Süreci sağlıklı adımlarla yürütmek sorumluluğundayız.
Bu aşamaya kadar malumlarınız olan aktivitelerim dışında,
konu Adalet Bakanlığından müzakere edilmiştir. TBMM Dilekçe Komisyonundan
gereksinimiz olan talepte bulunulmuştur! An itibarı ile, bugün TBMM zemininden
aldığım bilgi ile, talebimiz TBMM Başkanlığının takibi altında hukuki
incelemededir.
Diğer beklentileriniz ise programımıza göre tahminen 25
kasım gibi cevaplanacaktır. Bu konularda ilk bilgilenecek olanında siz
olacağınızdan emin olmalısınız.
DP internet sitesi konusundaki görüşüm ise değişmemektedir.
Ben Brükseldeki AB internet sitesinde, Kıbrıstaki haber portallarındaki
haberleriminde DP int. sitesinde yer alamadığını nedenlerinin de farkında
olarak bilirim elbette.
Muhterem Dostum,
Cenab-ı Hak bu hukuku alabilmeyi bizlere inşallah nasip
etsin.
Alakanızla şahsımı onurlandırıyorsunuz.
DP'ye gelince, ben DP'nin kast ettiğimiz DP olabilmesinin
tek ve gerçek nedeninin dışarıdan değil içeriden olduğu görüşündeyim. Yoksa ben
Sizinde seçkin bir mensubu olduğunuz bütün arkadaşlarımı alırım, her birini; bu
ülkenin mutsuzluklarını, huzursuzluklarını illüzyonlarını süpürecek, ve
yüreklerimizin heyecanlarını güncelleyecek, müdafaa duygusunu açığa çıkaracak
ışığı yayan yıldızlar yaparım.
Bu öykü benim. Üslübumla ve müdafaa duygumla girişimimi
tamamlayacağım.
Bize dua edin dostum.
Allaha ve millete emanet olun.
Selam, sevgi ve saygılarımla,
Samet OCAKOĞLU
*
Not: Partimiz mensubu bir belediye başkanı, öncesinden
teyidi olmasına rağmen PTT'den ödemeli kargo ile gönderdiğim e-kitabımı teslim
almayıp iade edince, ağırıma gitti açtım sordum..Neden böyle yaptınız dedim.
Yöneticilerinden kitabı almadık çünkü '' Baraj yapacağız''
dediler.Ocakoğlu'nun 1 e-kitabını almamakla nasıl koca baraj yapılır bir türlü
anlayamadım. Zaten bu olay üstüne kitabı google'da kamu yararına açtım.
Bu siteminizde çok haklısınız. Lâkin, haberin yer aldığı
link'lerin çoğunu tıkladım, açtım ve inceledim. Sonuçta: "ayrıntılı
ve okuyanı tatmin edip yönlendirecek" düzenli bir haber ve / veya yayın
bulamadım. Bundan maksadım şudur:, "27 Mayıs 1960 Darbesinin hak,
iktisap ve maaş gasplarından, Milletvekili Özlük Hakları arasındaki Mali ve
medeni Haklara yönelik neticesi bütün camiamıza şamil olacak hukuki
girişimim" konulu vaki başvurunuzun dava (mahkeme) safahatını da ihtiva
eder biçimde ve ilgili mahkeme de (mahkeme ve duruşma tarihi) derc edilmek
suretiyle "haber yapılması" gerekir.
Bu nevi bir haber elbette portföyünüzde var. Yoksa Av.
Gökhan KARATEKE ile birlikte hazırlayıp (Bu Adrese) ulaştırmanız halinde,
gereği derhal yapılacaktır.
Değerli ilgi ve bilgilerinize.. Selâm, sağlık ve başarı
dileklerimle…
MNS
*
NOT: Her ne kadar mezkür haber, yukarıdaki nedenle sitede
yer almadı ise de, üyesi olduğum gruplar yoluyla yüz binlerce insana
ulaştırılmış ve duyurulmuş bulunmaktadır...
27 Mayıs 1960 Darbesinin hak gasplarından,Milletvekili Özlük
Hakları arasındaki Mali Haklara yönelik neticesi bütün camiamıza şamil
olacak hukuki girişimim konulu - kamuoyunu bilgilendirme amaçlı basın
açıklamam- haberlerini sizinle de paylaşmıştım. Açıklamamın haber olma niteliği
gözlenince, olayın ve girişimimizin önemi ile kamuoyunun sürece duyduğu alaka
ortaya çıkmaktadır. Malumlarınız Demokratlar Kulübü haber portalı hepimizin
takip ettiği bir site. Bu haber DEMOKRATLAR KULÜBÜ DERNEĞİ Portalı'nda yer alırsa camiamızın diğer mensupları da neticesi kendilerini ilgilendiren bu
girişimden haberdar olacaklardır. İlginizi rica ederim. (Bu arada binin
üzerinde yazılı-görsel ve int. haberi olmuş ve bundan sonrada haber olacak bu
girişimin Demokrat Partinin internet sitesinde neden yer almadığını elbette
anlamadığımı ifade ederim.)
27 Mayıs 1960'ın çile kulvarlarında bulunduğumuz ve üst
soyları nedeniyle hak sahibi olan dostlarımızın, haklı talebimin hukuki
sürecini birlikte yürüttüğümüz Av. Gökhan KARATEKE (gsm; 0 532 243 72 92) ile
temas etmesini öneririm.
Cuma günü saat 16.00'da Sn. KARATEKE'nin bürosunda süreçteki
gelişmelere yönelik önemli bir değerlendirme toplantısı
gerçekleştireceğiz. Dileyen arkadaşlarımız elbette bize katılabilir.
Bilvesile ile selam, sevgi ve saygılarımı sunarım. Samet OCAKOĞLU