Demokratlar kulübü
Mehmet Arif DEMİRER
Demokrat Parti’li 1946 – 1960
milletvekillerinin kurduğu bir dernek, Demokratlar Kulübü. Rahmetli Özer
Yılmaz’ın vefatına kadar, onun başkanlığında, ayda bir kez Anadolu Kulübü’nde
yemek yemenin dışında önemli yayım faaliyetleri olmuştu. 24 Mayıs 2006 günü
Ankara Palas’ta kuruluşunun 60. Yıldönümünü muhteşem bir tören ile kutlamıştı.
2007 yılında Özer Yılmaz’ın vefatından sonra Kulüp derin bir
sessizlik ve etkisizliğe gömüldü.
2008 yılında yapılan Genel Kurul toplantısında bu kulübün
başkanlığı için aday oldum. Diğer aday eski bakanlardan AP eski milletvekili
Sayın Ali Naili Erdem idi. Seçimi Ali Naili Erdem Bey kazandı ve sonradan
duyduğuma göre (özellikle benim kitaplarıma değinerek) “Bizim halkımız okuma
özürlüdür. Kitap-mitap hikaye. Ben televizyonlara çıkıp, anlatacağım Demokrat
Parti gerçeğini” demiş.
O tarihten sonra bir kez olsun televizyona çıkmadı Sn Erdem.
Ben ise Kanal B’de üç, Cem TV’de bir ve Ceviz Kabuğunda 1 kez olmak üzere 5
defa Demokrat Parti, bugün için Zürih Antlaşmasının önemi ve Fatin Rüştü Zorlu
Gerçeği, 6 Eylül 1955 Olayları ve en son 27 Mayıs darbesini anlattım. Ceviz
Kabuğunda 7 saat (rekor idi) Cem TV’de ise 4 saat konuştum.
Demokrat Parti’nin 16 Mayıs 2009 günü yapılan Kongre’sinden
sonra Gençlik sorunlarından sorumlu genel başkan yardımcısı Sayın Aytun
Çıray’ın ziyaretine gittik. DP geleneğinden gelen ailelerin çocuklarının bir
siyasi parti binasına gitmek yerine, ATATÜRK döneminin Halkevleri’ne benzeyen
bir kulübe, yuvaya, gidecekleri bir adresin yararlı olacağını düşün-dük. Bunun
için de en uygun kuruluşun Demokratlar Kulübü olacağına karar verdik. Fikir,
özetle, Demokratlar Kulübü’nü gençleştirerek ülke çapında şubelerini açmak ve
gençleri demokrat bir çatı altında ülke sorunlarını tartışabilecekleri bir
ortama kavuşturmak idi. Konuyu Kulübün yönetim kurulunda bir arkadaşıma
aktardım. Bir cevap çıkmadı.
Yaklaşık bir ay önce bir skandal ile tanıştım: Demokratlar
Kulübünden para alarak yazdıkları bir kitabı (DP’nin dış politikasını anlatan
‘Yalnızlıktan Saygınlığa’) yayım hakkı Demokratlar Kulübünün iken, 2004 yılında
bir başka yayınevine satan iki bilim adamı: Dr. Erol Mütercimler ve Prof. Dr.
Mim Kemal Öke. Kitabın yeni adı: ‘Düşler ve Entrikalar’. İçerik aynı ama başlık
dramatik bir şekilde değişmiş ! Bu konuyu da Kulübün yönetim kurulundaki
arkadaşıma duyurdum ve “Mutlaka bir şeyler yapalım” dedim. Yine bir cevap
çıkmadı.
Bu arada arkadaşım Emre Oktay’dan bir e posta iletisi geldi:
“Söz konusu kitapla ilgili, Erol Mütercimler şunları söylüyor; Demokratlar
Kulübü ile anlaşmayı Mim Kemal Öke yaptı. 10.000 dolar söz konusu değil,
sadece 2.000 dolar söz konusuymuş ve antlaşma iki sene için yapılmış. O kitap
"Düşler ve Entrikalar" basıldığı zaman o iki sene de geçmiş miş.
Büyük bir rahatlıkla bunları söylemiş. Dava açarlarsa açsınlar bakalım demiş…”
Mütercimler ve Öke, kendilerine gönderdiğim e posta iletilerine cevap vermek
nezaketini de göstermediler !
SONUÇ VE İSTEM: Babalarımızın-amcalarımızın kurduğu bu
kulübe yeniden hayat vermek için yönetimin acilen, ekim ayında, olağanüstü
genel kurul yapmasını arz ediyorum. Yeter Artık ! Bu kadar sessiz ve etkisiz
kalmak hakkına sahip değilsiniz. 2011’e çok az kaldı.
(ANAYURT GAZETESİ, 18 Ağustos 2009 Salı)
***
***
SAYIN SERPİL ORPEN’E AÇIK MEKTUP
ANAYURT
Gazetesi Mehmet Arif
Demirer 12 Ocak
2016
25
Aralık gecesi gelen yorumunuzu ancak 9 Ocak günü okudum. Önce yorumunuz:
“Sizi
bugün HALK TV’de dinledim. Böyle konuk çağırmaları beni şaşırttı ! Siz, Soğuk
Savaş döneminin ön yargılı bir antikomünist bireyisiniz. Bu denli Rus düşmanı
bir yorum yaparak topluma zarar verirsiniz. Uçağı düşüren biziz. Özür dilememiz
ise pilotu katlettiğimiz için şarttı. Yunanistan ile sınır ihlali hiç sorun
olmuyor? ABD bizi hala aslında tanımıyor ! Sovyetlerin Kurtuluş Savaşı ve
kalkınma döneminde yardımlarını öğrenemediniz ise sizin için ayıp olmalı. Biz
onlarla komşuyuz ve binlerce km öteden gelip kan döken ABD’ye hayranlık
duymanız da pek tuhaf.” Serpil Orpen, 25 Aralık 2015.
HALK
TV söyleşisi, İkinci Dünya Savaşında İnönü ve arkadaşlarının uyguladıkları “savaş
dışı kalma” politikasının doğruluğuna işaret eden bir konuşma idi.
Dolayısı ile bir Halk TV izleyicisi olarak “böyle konuk çağırmaları beni şaşırttı”
derken neden şaşırdığınızı anlayabilmiş değilim. Bir Demokrat Partilinin,
İnönü’nün dış politikasını onaylamasında şaşılacak ne var? 19 Şubat 1950 günü
TBMM’de Demokrat Parti adına konuşan Prof. Fuat Köprülü, “Dış politikada Hükümetle
beraberiz” demişti. Kimse de şaşmamıştı bu işe !
Evet
Serpil Hanımefendi, ben Soğuk Savaş döneminin ön yargılı anti komünist ve anti
Rus bir bireyiyim. Çok doğru bir teşhis. Öyleyim çünkü başta 1961 yılında gidip
3.5 ay kalarak, Minsk, Smolensk, Moskova, Soçi-Sukumi, Tiflis, Taşkent, Bakü,
Erivan ve Culfa’daki; daha sonra, meslek hayatımda Arnavutluk dışında tüm Demir
Perde ülkelerindeki Açık Cezaevi koşullarını bizzat görmüş ve yaşamış bir
kişiyim. Bu arada hemen belirteyim 1961 yılı Temmuz ayında Moskova’daki
Mozole’de Lenin ile Stalin’i de yan yana yatarken gördüm.
Cezaevi koşullarından
bir örnek vereyim: Talebim üzerine bana evinde Özbek Pilavı ikram eden
Taşkentli Kazım ve ailesinin bu olay nedeniyle hayatı kaymış, cehenneme
dönmüştü.
‘Cambridge Afro-Asian
Expedition 1961 – 62’
başlıklı, benim başkanlığımda, 6 İngiliz ve 1 Bulgar’dan oluşan 1961 Sovyetler
Birliği gezi heyetimizin Bulgaristan Komünist Partisi üyesi Trayço Belobopsky,
ülkesinin ve ailesinin koşullarına tahammül edemediği için, heyet Sovyetler
Birliği’nden sonra Türkiye’den geçerken İstanbul’da, Batı’ya iltica
etmişti.
Uçak
düşürme olayı hakkında yazdıklarınızın benimle ne ilgisi var, anlamış değilim.
Ne, “Git, Rusların hava sahamızı birkaç saniye ihlal eden tek uçağını düşür”
emrini verdim ne de olayı onayladığımı açıkladım. Sadece Putin ile Stalin
arasındaki dede-torun ilişkisini vurgulamaya çalıştım, Türkiye ve Türk
karşıtlığı bağlamında. Bu konuda da ne dediğini bilen bir kişiyim; dilerseniz
1961 Sovyetler Birliği gezimizin iki kitabını (Orakla Çekiç Arasında, Kişisel
Kitaplar, Ankara, 1966 veya The Kombi Trail, I.B. Taurus,
Londra, 2013) bulup okuyunuz.
Kurtuluş
Savaşı ve Lenin döneminde Sovyetler Birliği ile Dostluk ve Saldırmazlık
Antlaşması bile imzalamıştı ATATÜRK Türkiye’si.
Putin’in dedesi Stalin’in 1945 yılındaki
talepleri karşısında ise şöyle konuşmuştu, T.C. Cumhurbaşkanı 1 Kasım 1945 günü
TBMM’de:
“Açıkça
söyleriz ki, Türk topraklarından ve haklarından hiç kimseye verecek bir borcumuz
yoktur. Şerefli insanlar olarak yaşayacağız ve şerefli insanlar olarak öleceğiz.”
HALK
TV Söyleşisinin linki veriyorum, o konuşmada ABD hayranlığımı nasıl
keşfettiniz, belki bulup aydınlatırsınız ANAYURT okuyucularını, diye: https://www.youtube.com/watch?v=nkllCea3-rI
Sizi bugün Halk TV de dinledim.Böyle konuk çağırmaları beni şaşırttı! Siz soğuk savaş döneminin ön yargılı bir antikomünist bireyisiniz. Bu denli Rus düşmanı bir yorum yaparak topluma zarar verirsiniz.Uçağı düşüren biziz, özür dilememiz ise pilotu katlettiğmiz için şarttı.Yunanistan ile sınır ihlali hiç sorun olmuyor? ABD bizi hala aslında tanımıyor! Sovyetlerin kurtuluş savaşı ve kalkınma döneminde yardımlarını öğrenmediniz ise sizin için ayıp olmalı... Biz onlarla komşuyuz ve binlerce km öteden gelip kan döken ABD ye daha hayranlık duymanız da pek tuhaf ...
YanıtlaSil