yassıada (emre muharrer engizisyon) mahkemesi "cinayet" kararları; 15 Eylül 1961:
Yassıada çadır tiyatrosu, namı diğer yüksek (!) adalet divanı
Yassıada çadır tiyatrosu, namı diğer yüksek (!) adalet divanı
Kuruluş:
12.Haziran.1960 tarih ve 1 sayılı karar. 29.Haziran.1960 Tarih ve 16 Sayılı
kararla teşkil ettirilen Yassıada Mahkemeleri & Yüksek Adalet Divanı
Başkanı:
Yargıtay 1. Ceza Dairesi Başkanı Salim BAŞOL
Asıl Üyeler:
Yargıtay 4. Ceza Dairesi Başkanı Ferruh ADALI,
Yargıtay
Üyesi Selman
YÖRÜK,
Yargıtay Üyesi Abdullah ÜNER,
Danıştay Üyesi Hıfzı TÜZ,
Danıştay
Üyesi Cahit ÖZDEN,
Askeri Yargıtay
Başsavcısı yargıç general Rıza
TUNÇ
Askeri Yargıtay Üyesi
yargıç yarbay Hasan GÜRSEL
Askeri Yargıtay Üyesi
yargıç yarbay Nahit
SAÇLIOĞLU
Yüksek Adalet Divanı
Başsavcısı: Y.Soruşturma Kurulu Üyesi Altay Ömer EGESEL
Başsavcı
Yardımcıları: Salim Ertem, Fahrettin Öztürk, Avni Yurtsever,
Faruk Siret Değermen, Orhan Erdoğan, Niyazi Kırdar, Ahmet Bayrak, Süleyman
Taşar, Necdet Darıcıoğlu, Servet Tüzün, Turgut Lüleci,
Yüksek Soruşturma
Kurulu Başkanı: Celalettin KURELMAN, Yargıtay 6. Ceza D. Başkanı
Duruşmaların
Başlangıç Tarihi: 01.Ağustos.1960
Karar Tarihi:
15.Eylül.1961
KARARLAR; Yassı Ada’
da Demokrat Parti Bakan ve Milletvekilleri Hakkında Verilen Cezalar:
BERAAT EDENLER: 47 KİŞİ
İlhan Sipahioğlu,
Sırrı Turanlı, Arif Demirer, Kemal Özçoban, Kasım Küfrevi, Mehmet Ak, Atilla
Konuk, İbrahim Subaşı, Faik Ocak, Fuat Onat, Nusrettin Barut, Müfit Erkuyumcu,
Hulusi Köymen, Mehmet Karasan, Tahsin Cahit Çubukçu, Mehmet Hüsrev Ünal, Rasih
Gürkan, Osman Alihocagil, Şevki Erker, Abdülkadir Eryurt, Münip Özer, Fetullah
Taşkesenlioğlu, Sadık Altıncan, Ali Naci Duyduk, Mazhar Şener, Faruk Nafiz
Çamlıbel, Sedat Çetintaş, Rüştü Güneri, Aleksandır Hacıpulos, Fahrettin Ulaş,
Necmi Nuri Yücel, Mahmut Yüksel, Muzaffer Akdoğanlı, Şükrü Esen, Servet
Hacıpaşaoğlu, Şefik Bakay, Abdurrahman Fahri Ağaoğlu, Orhan Ocakoğlu, Cevdet
Özgirgin, Münip Hayri Ürgüplü, Naci Berkmen, Sabri Dilek, Mahmut Goloğlu, Fikri
Karanis, Osman Nuri Lermioğlu, Osman Tıran ve Hüseyin Ulus
4 YIL 2 AY AĞIR HAPİS CEZASINA MAHKUM EDİLENLER: 143 KİŞİ
Şemi Ergin,
Selâhattin Karacagil, Recep Kırım, Hilâl Ülman, Halim Alyot, Sedat Baran, Kemal
Erdem, Yakup Gürsel, Fevzi Hacırecepoğlu, İsmail Hadımlıoğlu, Rafet
Tavaslıoğlu, Fikri Arığ, Sezai Demiray, Kâmil Tayşı, Hamit Zülfü Tigrel,
Nurettin Manyas, Rüknettin Nasuhioğlu, Hüseyin Şahin, Rıfkı Salim Burçak,
Mehmet Eyüboğlu, Melik Fırat, Sait Kantarel, Hasan Numanoğlu, Rıza Topçuoğlu,
Halil Akkurt, Muhtar Başkurt, Mustafa Çürük, Hamit Dedelek, Hicri Sezen, Ali
Şahin, Hamdi Bozbağ, Mustafa Hemiş, Tahsin İnanç, Übeydullah Seven, Mehmet
Dölek, Sami Göknar, İsak Altabey, Nazmi Ataç, Arslan Nihat Bektik, Selim Erengil,
Hüsamettin Giray, Ayşe Günel, Mehmet Gürpınar, Mehmet Faruk Gürtunca, Ali
Harputlu, Mucip Kemâlyeri, İbrahim Seven, Mıgırgıç Şellefyan, Neclâ Tekinel,
Nazlı Tılabar, Sebati Acun, Danyal Akbel, Selâhattin Akçiçek, Necdet Davran,
Perihan Arıburun, Necdet İncekara, Nuriye Pınar, Fevzi Uçaner, Behçet Uz, Ahmet
Ünal, Selim Ragıp Emeç, Süleyman Çağlar, Fikri Apaydın, Ömer Başeğmez, Ebubekir
Devellioğlu, Fahri Köşkeroğlu, Hakkı Kurmel, Durdu Turan, Mehmet Ali Ceylan,
Avni Sakman, Dündar Tekant, Hüsnü Yaman, İshak Avni Akdağ, Hamdi Ragıp
Atademir, Mustafa Bağrıaçık, Osman Bibioğlu, Remzi Birant, Sıtkı Salim Burçak,
Reyhan Gökmenoğlu, Muhittin Güzelkılıç, Ali Saim Kaymak, Hulki Amil Keymen,
Ahmet Koyuncu, Tarık Kozbek, Mustafa Runyun, Sabahattin Sayın, Sami Soylu, Ömer
Şeker, Nafiz Tahralı, Mehmet Diler, İbrahim Germeyanoğlu, Ahmet İhsan Gürsoy,
İrfan Haznedar, Süleyman Sururi Nasuhoğlu, Emin Topaler, Atıf Akın, Selim Akış,
Nebil Sadi Altuğ, Hikmet Bayur, Nafiz Körez, Sudi Mıhçıoğlu, Cemil Şener, İhsan
Yalkın, Turhan Akarca, Nuri Özsan, Sadi Pekin, Turgut Topaloğlu, Şemsi Ağaoğlu,
Baha Hun, Abdullah Eker, Ömer Güriş, Ferit Tüzel, Şükrü Uluçay, Suat Bedük,
Baki Erden, Fikri Şendur, Nusret Kuruoğlu, Ömer Özen, Hamdi Özkan, Mahmut
Pınar, Muharrem Tansel, Ali Çakır, Hasan Gürkan, İsmail Özdoyuran, Ahmet Peker,
Keramettin Gençler, Hâluk Çulha, Hasan Polat, Salih Zeki Ramoğlu, Ömer Yüksel,
Talât Alpay, Mahmut Ataman, Ömer Lütfü Erzurumluoğlu, Numan Kurban, Fuat
Nizamoğlu, Nazım Tanıl, Abdullah Akın, Cemal Zühtü Aysan, Suat Başol, Ali Kaya,
Tahir Öktem, Necati Tanyolaç ve Hulusi Timur.
5 YIL AĞIR HAPSE MAHKUM EDİLENLER: 117 KİŞİ
Abdullah Aker, Sait
Bilgiç, Muzaffer Önal, Sait Ağar, Gani Gürsoy, Şefik San, Ali Yaşar, Orhan
Kökten, Mustafa Öztürk, Osman Talu, Necati Topçuoğlu, Orhan Uygun, Şeref
Saraçoğlu, Faruk Çöl, Nazifi Şerif Nabel, İsmet Olgaç, Hüseyin Özbay, Adnan
Selekler, Ahmet Tokuş, Yaşar Yazıcı, Mecit Bumin, Hilmi Çeltikçioğlu, Eyüp
Doğan, Yaşar Gümüşel, Hüsamettin Coşkun, Nihat Eğriboz, Piraye Levent, Ekrem
Torunlu, Cevat Ülkü, Esat Budakoğlu, Muzaffer Emiroğlu, Mekki Sait Esen, Ali
İleri, Arif Kalıpsızoğlu, Ahmet Kocabıyıkoğlu, Muharrem Tuncay, Sırrı Yırcalı,
Sıtkı Yırcalı, Ertuğrul Çolak, Mehmet Erdem, Şevki Hasırcı, Sait Göker, Ekrem
Yıldız, Rıfat Bingöl, Servet Bilir, Mithat Dayıoğlu, Mahmut Güçbilmez, Kadir
Kocaoğlu, Nezih Tütüncüoğlu, Behçet Kayaalp, Sadettin Kracabay, Nurullah İhsan
Tolun, Nurettin Fuat Alpkartal, Nahit Ural, Hamdi Bulgurlu, Ali Dedekargınoğlu,
Cevat Köstekçi, Ali Çobanoğlu, Ali Rıza Karaca, Nuri Onur, Hüseyin Ülkü,
Sebahattin Parsoy, Mustafa Zeren, Abidin Potuoğlu, Ekrem Cenani, İhsan Dai,
Samih İnal, Cevdet San, Selâhattin Ünlü, Rüştü Çetin, İbrahim Gürgen, Yakup
Karabulut, Hidâyet Sinanoğlu, Niyazi Soydan, Kemal Demiralay, Ali Lâtifaoğlu, Tevfik
Tığlı, Nizamettin Kırşan, Haluk Nihat Pepeyi, Mithat Perin, Celâl Ramazanoğlu,
Tahsin Yazıcı, Hristaki Yoannidis, Sadık Giz, Behzat Bilgin, Osman Kapani,
Ekmel Kavur, Basri Aktaş, Ali Gözlük, Ali Rıza Kılıçkale, Dursun Erol, Sadettin
Yalım, Nüzhet Onat, Gıyasettin Emre, Hasan Hayati Ülkün, Zihni Üner, Ali Gür,
Atıf Topaloğlu, Hüseyin Agun, Mehmet Fahri Mete, Ahmet Morgil, Nüzhet Akın,
Tacettin Barış, Hamdi Başak, Hamza Osman Erkan, Rıfat Kadızade, Salim Çonoğlu,
Necmettin Doğuyıldızı, Abdullah Keleşoğlu, Asaf Saraçoğlu, Fikri Şen, Hamdi
Tekay, Veysi Oran, Selâahattin Karayavuz, Pertev Sanaç, İsmail Şener ve Mustafa
Reşit Tarakçıoğlu.
6 YIL AĞIR HAPSE MAHKUM EDİLENLER: 15 KİŞİ
Kemal Erden, Hamit
Koray, Fethi Batur, Nail Geveci, Zuhuri Danışman, Süleyman Kuranel, Ali Ocak,
Doğan Köymen, Muammer Çavuşoğlu, Nazım Batur, Ömer Cebeci, Zeyyat Mandalinci,
Şefik Çağlayan, Mehmet Daim Süalp, Nurettin Aknoz.
7 YIL AĞIR HAPSE MAHKUM EDİLENLER: 6 KİŞİ
Haluk Timurtaş,
Hüseyin Bayrı, Ahmet Hamdi Sezen, Sabri Erduman, Enver Dündar Başar ve Kâmil
Gündeş
8 YIL AĞIR HAPSE MAHKUM EDİLENLER: 2 KİŞİ;
İhsan Gülez ve Halil
Turgut.
10 YIL AĞIR HAPSE MAHKUM EDİLENLER: 17 KİŞİ
Ethem Menderes, Atıf
Benderlioğlu, Hayrettin Erkmen, Hadi Hüsman, Haluk Şaman, Sebati Ataman, Nüzhet
Ulusoy, Turan Bahadır, Sefer Eronat, Halis Öztürk, Kenan Akmanlar, Burhanettin
Onat, Halil İmre, Servet Sezgin, Kemal Terzioğlu, Hamdi Ongun, Münif İslâmoğlu.
15 YIL AĞIR HAPSE MAHKUM EDİLENLER: 3 KİŞİ;
Mükerrem Sarol,
Hüseyin Fırat, Burhan Belge
20 YIL AĞIR HAPSE MAHKUM EDİLEN: 1 KİŞİ;
Nedim Ökmen
MÜEBBET HAPSE MAHKUM EDİLENLER: 30 KİŞİ
Medeni Berk, İzzet
Akçal, Celâl Yardımcı, Tevfik İleri, Vacit Asena, Kemal Biberoğlu, Hilmi Dura,
Osman Kavuncu, Himmet Ölçmen, Kemal Özer, Necmettin Önder, Selâmi Dinçer, Ekrem
Anıt, Hüseyin Ortakçıoğlu, Reşat Akşemsettinoğlu, Murat Ali Ülgen, Selim
Yatağan, Sadık Erdem, Necati Çelim, Selâhattin İnan, Mazlum Kayalar, Nuri
Togay, Muhlis Erdener, Enver Kaya, Rauf Onursal, Kemal Serdaroğlu, Hadi Tan,
Cemal Tüzün, Samet Ağaoğlu, Sezai Akdağ, Kemal Aygün,
ÖLÜM CEZASINA ÇARPTIRILANLAR: 14 KİŞİ
Celâl BAYAR, Adnan
MENDERES, Fatin Rüştü ZORLU, Hasan POLATKAN, Refik KORALTAN, Agâh EROZAN,
İbrahim KİRAZOĞLU, Hamdi SANCAR, Nusret KİRİŞOĞLU, Bahadır DÜLGER, Emin
KALAFAT, Baha AKŞİT, Osman KAVRAKOĞLU, Zeki ERATAMAN
İDAM KARARI İNFAZ EDİLENLER:
Adnan MENDERES, Fatin RÜŞTÜ ZORLU, Hasan POLATKAN,
***
YASSIADADA ÖLEN (?!) ve / veya ÖLDÜRÜLEN:
7 - yedi milletvekili:
Yusuf Salman, Lütfü Kırdar, Gazi Yiğitbaşı, Yümmi Üresin, Nuri Yamut, Kenan
Yılmaz ve Zakar Taver.
İNTİHAR ETTİRİLEN: 1 Kişi, Namık GEDİK (Aydın Milletvekili)
***
BİLANÇO; 27 MAYIS’IN, MİLLET-DEMOKRASİ VE DP’YE FATURASI:
Toplam Tutuklu (ESİR
ALINAN) Sayısı: 402 (Biri Cumhurbaşkanı, diğerleri Bakan ve
Milletvekili)
(Ayrıca, Muhtelif İl,
İlçe, Ocak ve Bucak Başkanı olarak tutuklandığı halde; Takipsizlık kararı ile
salıverilen): 338 Kişi )
Beraat Eden:
47
Mahkûmiyet: 348
Asılarak İdam Edilen:
3
Yassı Ada’da Ölen
ve/veya Öldürülen (*): 7
İntihar:
1,
Sağ Olarak
Kurtulabilen: 391 kişi
(*) DP Sağlık Bakanı
Dr. Lütfi Kırdar, yassıda mahkemesinde savunma yaparken, şiddetli tahrik ve
tahkir sonucu, kürsüde kalp krizi geçirerek hayatını kaybetmiştir.
***
SONUÇ / ANALİZ:
01. 1946 – 1960
Dönemi seçilen toplam Milletvekili sayısı: 1.462
02. Dönem İçinde
Demokrat Partiye Katılan Milletvekili: 15
03. Ara Seçimle Gelen
Milletvekili Sayısı: 18
03. Dönem İçinde
Sahip Olunan Toplam Milletvekili Sayısı: 1.495
04. Eceliyle Vefat
Eden Milletvekili: 30
03. Dönem İçinde
Öldürülen: 1
04. Dönem İçinde
Çekilen: 18
05. Dönem İçinde
Çıkartılan: 16
06. Dönem İçinde
Valiliğe Atanan: 2
Y A S S I A D A
Ölen veya Öldürülen:
7
İntihar Eden:
1
İdam Edilen:
3
Muhtelif Hapis:
348
Beraatle Sonuçlanan:
47
Takipsizlikle
Sonuçlanan: 338
***
Yassıada cinayetini işleyenler
ödüllendirildi
Adnan Menderes ve iki bakan arkadaşının idamına karar veren Yassıada Mahkemesi’nde hâkim, savcı ve soruşturma kurulu üyesi olarak görev yapan yargı mensuplarının neredeyse tamamı daha sonra ödül olarak yüksek yargıya terfi ettirildi.
Adnan Menderes ve iki bakan arkadaşının idamına karar veren Yassıada Mahkemesi’nde hâkim, savcı ve soruşturma kurulu üyesi olarak görev yapan yargı mensuplarının neredeyse tamamı daha sonra ödül olarak yüksek yargıya terfi ettirildi.
Yassıada’nın hâkim ve
savcıları idam kararları açıklandıktan sonra Heybeliada’dan Savarona gemisine
bindirilip Marmara Denizi’nde gezintiye çıkarıldı. Darbecilerin verdiği
‘mahkemecilik’ görevini başarıyla yerine getirmişlerdi. Savarona,
Cumhurbaşkanlığı’na tahsis edilmiş bir gemiydi ve protokole tabiydi. İnfaz
emirlerini verenler en üst protokolle taltif edilmişti. Onlar zafer sarhoşu
olmuş eğlenirken, Hasan Polatkan ile Fatin Rüştü Zorlu 16 Eylül, Adnan Menderes
ise 17 Eylül 1960’ta idam edildi. Diğer idamlıklar ve hapis cezası alanlar
Kayseri Cezaevi’ne nakledildi.
Yassıada’nın
hâkimleri, savcıları, soruşturma kurulu üyeleri 1960 sonrasında hep adalet
sisteminin en üst mertebelerine atandı, ömürlerinin sonuna kadar da hep üst
mertebelerde kaldılar. Kendilerinden sonra yerlerine gelecek kişileri de
kendilerine benzer insanlardan seçtiler. Adalet bürokrasisi darbeye hizmet
etmiş insanlarca şekillendirildi. Peki, kimler hangi görevlere getirildi?
“Sizi buraya
tıkan kudret böyle istiyor.” diyen Başhâkim Salim Başol, 61 Anayasası’yla
kurulan Anayasa Mahkemesi’ne, Başsavcı Altay Egesel Yargıtay’a üye yapıldı.
Egesel daha sonra Yargıtay 1. Ceza Dairesi Başkanlığına getirildi. Necdet
Darıcıoğlu Askerî Yargıtay Başsavcı Yardımcılığına, Askerî Yargıtay Başsavcı
Başyardımcılığına, Askerî Yargıtay üyeliğine, Anayasa Mahkemesi üyeliğine ve
nihayet Anayasa Mahkemesi Başkanlığına getirildi. İbrahim Hilmi Senil Danıştay
Başkanı, Anayasa Mahkemesi üyesi ve daha sonra Anayasa Mahkemesi Başkanı
yapıldı. Yüksek Soruşturma Kurulu üyelerinden Necdet Menteş, Yargıtay
Başkanlığına getirildi, Ulusu Hükümeti’nde Adalet Bakanı oldu. Ferruh Adalı,
Yargıtay 1. Başkanlığına getirildi. Abdullah Üner, önce Yargıtay 2. Başkanı,
sonra da Anayasa Mahkemesi üyesi oldu. Nihat Saçlıoğlu, Askerî Yargıtay’da
üyelik, Daire Başkanlığı, 2. Başkanlık ve Başsavcılık yaptıktan sonra Anayasa
Mahkemesi üyeliğine getirildi. Hasan Gürsel, hâkim tuğgeneral olarak Askerî
Yargıtay Daire Başkanlığı yaptıktan sonra Anayasa Mahkemesi üyeliğine
getirildi. Servet Tüzün, Askerî Yargıtay üyeliği ve Anayasa Mahkemesi üyeliğine
getirildi. Hikmet Kümbetlioğlu, Danıştay 8. Daire Başkanlığına; Fahrettin
Kıyak, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına; Fazlı Öztan, Yargıtay 2.
Başkanlığına, Anayasa Mahkemesi üyeliğine; Vecihi Tönük, Danıştay 6. Daire
Başkanlığına; Fahrettin Öztürk, Danıştay 1. Mürettep Daire Başkanlığına;
Mustafa Hayrettin Perk, Yargıtay 2. Hukuk Dairesi Başkanlığına; Ziya Kayla,
Maliye Müsteşarlığına, Merkez Bankası Genel Müdürlüğüne, Başbakanlık Yüksek
Denetleme Kurulu üyeliğine, Türkiye Vakıflar Bankası İdare Meclisi
Başkanlığına, Merkez Bankası Banka Meclisi üyeliğine, Bakanlar Kurulu
kontenjanından YÖK üyeliğine, İş Bankası denetçiliğine; Hakkı İsmail
Beşe, Kurucu Meclis üyeliğine; Mustafa Karaoğlu, Danıştay üyeliğine, Anayasa Mahkemesi
yedek üyeliğine getirildiler.
27 Mayıs 1960
darbesiyle demokrasinin üzerinde asker ve yargı vesayeti oluşturulurken yargıda
ideolojik yapılanmanın temelleri o dönemde atıldı. 1960 darbesinin ilk 7 ayı
içinde daha anayasa yapılmadan Yargıtay üyelerinin dörtte biri, Danıştay
üyelerinin yarısından fazlası, ilk derece mahkeme hâkim ve savcılarının da
altıda biri re’sen emekliye sevk edildi. Emekli edilenlerin yerlerine darbe
rejiminin onayladığı isimler atanarak devrimci ve ilerici yargının temelleri atıldı.
Daha sonra Anayasa Mahkemesi ve Yüksek Hâkimler Kurulu oluşturularak yargı
vesayeti tahkim edildi.
İşte infazcıların yükselişi
Yassıada Mahkemesi Başsavcısı Ömer Altay Egesel İzmir Cumhuriyet Savcısı iken darbeden sonra Yüksek Adalet Divanı Başsavcılığına getirildi. Daha sonra terfi ettirilerek Yargıtay üyeliğine atandı. 1977–78 yıllarında Yargıtay 1. Ceza Dairesi Başkanlığına getirildi. Anayasa Mahkemesi’nin ilk heyetindeki 15 asıl üyeden 4’ü Yassıada Mahkemesi’nde görev alanlar, 5’i darbecilerin oluşturduğu Kurucu Meclis üyeleri arasından seçilmişti. Heyette ayrıca eski bir CHP’li milletvekili ve CHP hükümetleri döneminde uzun süre görev yapmış bir bürokrat vardı. Askerî Hâkim Necdet Darıcıoğlu, 27 Mayıs darbesinden sonra Yassıada Yüksek Soruşturma Kurulu üyeliğine ve Yüksek Adalet Divanı Başsavcı Yardımcılığına getirilmişti. Darıcıoğlu daha sonra Askerî Yargıtay üyesi ve 1977’de Anayasa Mahkemesi üyesi seçildi. Yassıada Mahkemesi’nde etkili görevlerde bulunan Darıcıoğlu darbenin üzerinden 30 yıl geçmesine rağmen mahkeme üyelerinin oylarıyla 1990’da Anayasa Mahkemesi Başkanı seçildi.
Yassıada Mahkemesi Başsavcısı Ömer Altay Egesel İzmir Cumhuriyet Savcısı iken darbeden sonra Yüksek Adalet Divanı Başsavcılığına getirildi. Daha sonra terfi ettirilerek Yargıtay üyeliğine atandı. 1977–78 yıllarında Yargıtay 1. Ceza Dairesi Başkanlığına getirildi. Anayasa Mahkemesi’nin ilk heyetindeki 15 asıl üyeden 4’ü Yassıada Mahkemesi’nde görev alanlar, 5’i darbecilerin oluşturduğu Kurucu Meclis üyeleri arasından seçilmişti. Heyette ayrıca eski bir CHP’li milletvekili ve CHP hükümetleri döneminde uzun süre görev yapmış bir bürokrat vardı. Askerî Hâkim Necdet Darıcıoğlu, 27 Mayıs darbesinden sonra Yassıada Yüksek Soruşturma Kurulu üyeliğine ve Yüksek Adalet Divanı Başsavcı Yardımcılığına getirilmişti. Darıcıoğlu daha sonra Askerî Yargıtay üyesi ve 1977’de Anayasa Mahkemesi üyesi seçildi. Yassıada Mahkemesi’nde etkili görevlerde bulunan Darıcıoğlu darbenin üzerinden 30 yıl geçmesine rağmen mahkeme üyelerinin oylarıyla 1990’da Anayasa Mahkemesi Başkanı seçildi.
1960 darbesi
sırasında Yargıtay 2. Ceza Dairesi üyesi olan Necdet Menteş, darbeden sonra
Milli Birlik Komitesi tarafından Yassıada Mahkemesi Yüksek Soruşturma Kurulu üyeliğine
getirilmişti. Yargıtay üyelerince 1972-1980 arası iki dönem Yargıtay
Başkanlığına seçilen Menteş 12 Eylül darbe yönetimi sırasında kurulan Ulusu
Hükümeti’nde de Adalet Bakanlığı görevine getirildi. 27 Mayıs 1960 darbesinden
sonra da yüksek yargı organlarına seçilecek üyeler darbe döneminde
yapılandırılan ve asker kökenli cumhurbaşkanlarının atadığı Yüksek Hâkimler
Kurulu tarafından belirlendiği için 27 Mayıs ideolojisi özellikle yüksek yargı
organlarında hiç bozulmadan devam etti.
12 Eylül Anayasası’yla
yargıya hâkim olan resmî ideoloji kalıcı hâle getirilirken, 28 Şubat sürecinde
Genelkurmay’da yargı mensuplarına verilen irtica brifingleriyle darbecilerin
yargıya biçtiği misyon yeniden hatırlatıldı. Türk demokrasisinin gelişmesine,
toplumdaki fikrî değişim ve dönüşüme rağmen kendi içine kapalı yapısı yüzünden
yargıdaki bu katı ideolojik yapı 1960’lı yıllardan, vesayete ilk darbe olan 12
Eylül 2010 referandumuna kadar taşındı. 27 Mayıs zihniyeti yüksek yargıdaki
hâkimiyetini koruduğu için anayasa değişikliğine en büyük direnç bu kurumlardan
gelmişti. Yargıyı 1960 darbesiyle ele geçirip 1971 muhtırası, 1980 darbesi ve
28 Şubat süreciyle ellerinde bulundurmaya devam edenler, yargının
demokratikleştirilmesi ve tarafsızlaştırılması çabasını ‘yargı ele geçiriliyor’
diyerek engellemeye çalıştılar; ancak başarılı olamadılar.
27 MAYIS DARBESİNDEN SONRA YARGIDA TASFİYE YAPILDI
27 Mayıs 1960 askerî
darbesinin ardından yıl sonuna kadar darbe rejiminin ilk 7 ayı içinde 94’ü
Yargıtay ve Danıştay üyesi olmak üzere toplam 614 yargı mensubu re’sen yani
kendi istekleri olmaksızın emekliye sevk edildi. 241 üyesi olan Yargıtay’ın 66
üyesi (dörtte birinden fazlası re’sen), 54 üyesi olan Danıştay’ın 28 üyesi
(yarısından çoğu re’sen), 3123 kişilik yerel mahkeme hâkim ve savcı kadrosundan
520’si doğrudan emekliye sevk edildi (altıda biri re’sen).
YASSIADA’DA İŞLENEN İNSANLIK SUÇLARI
Yassıada’da hukuk
askıya alınmış, insanlık suçları işlenmişti. Peki DP’liler, yakınları ve
toplumda derin izler bırakan uygulamalar neydi? İşte bazıları:
27 Mayıs’tan
itibaren bir cadı avı başlatıldı. Demokrat Partililer askerî araçlara
doldurulup hapishanelere götürüldü. İl, ilçe, bucak ve nahiye başkanları ile
muhtarlar ve küçük yörelerde özellikle DP’li bilinen eşraftan kim varsa (Mithat
Perin 70 bine yakın kişi olduğunu iddia ediyor) gözaltına alındı.
İçişleri Bakanı
Namık Gedik, çöp kamyonuna bindirilip Harp Okulu’na götürüldü. Diğer DP’liler
ve özellikle bürokratlar için askerî araçlar, tanklar bile kullanıldı.
Herhangi bir vatandaşın
mahkeme kararı olmadan bir ay süreyle tutuklu kalabileceğine dair kanun
çıkarıldı. Davutpaşa ve çeşitli cezaevlerinde masum insanlar bir ihbar yüzünden
aylarca, neyle suçlandığını bilmeden gözaltında tutuldu. Büyük bir kısmı
işkenceye maruz kaldı, fiilî, sözlü saldırıya, dipçik darbelerine, hakaretlere
uğradılar. Namık Gedik gözaltındayken şüpheli bir şekilde öldü. ‘Harp Okulu
penceresinden atlayarak intihar etti’ açıklamasına kimse inanmadı!
Ankara Harp
Okulu’nda ve İstanbul Davutpaşa Kışlası’nda tutuklu olarak toplanan DP’lilerin
Yassıada’ya sevki sırasında korkunç hakaretler, elle tacizler, darp ve benzeri
sahneler yaşandı. Yassıada’ya elleri kelepçeli, silahlar üzerlerine çevrili
götürüldüler.
-38 kişilik Milli
Birlik Komitesi’nin ilk icraatlarından biri 1 No’lu Yüksek Adalet Divanı’nın
kurulması ve DP’lilerin yargılanmasını öngören kanunun kabul edilmesiydi. Milli
Birlik Komitesi, Yassıada’yı bir cezaevi hâline getirdi ve burada görev
yapacaklarla ilgili bütün tayin yetkilerini kendi üstüne aldı. İdamların infazı
için 65 yaş haddi kaldırıldı. Yüksek Soruşturma Kurulu ve Yüksek Adalet Divanı
henüz kurulurken, ölüm cezası yolları hızla açıldı.
Aralarında
askerlerin de olduğu hâkim ve savcılar, DP’ye düşman olanlardan özel olarak
seçildi. Heybeliada’daki bir otel kiralanıp lojman hâline getirildi. Bölgeye
giriş ve çıkışlar yasaklandı. Atatürk’ün yatı Yassıada Komutanı Tarık Güryay’ın
emrine verildi, mahkemelerde görev yapanlar ve subaylara moral geceleri
düzenlendi.
İdam kararı çok
önceden verilmiş ve gerekli bütün tedbirler alınmıştı. MBK doğrudan doğruya
komitenin bir karargâhı olan Dolmabahçe’deki irtibat bürosunu kurdu. Bütün
emniyet kuvvetleri Sıkıyönetim Komutanlığı’na, fakat irtibat bürosu MBK’ya
bağlandı. İrtibat bürosunda görevli olanlar ordu mensubu idi.
Yassıada
duruşmalarının başlamasından birkaç ay sonra idamların yapılacağı İmralı
Adası’nda hazırlıklar başladı. Zeytin fidanı için çukur açılıyor diye mezar
kazıldı. Cephane için sandık diyerek tabut yapıldı. Kale direği diye darağaçları
kuruldu. Mahkeme sürerken İstanbul Emniyet Müdürü Nevzat Emrealp’tan cellat ve
bir hayli de darağacı istendi.
Yassıada
duruşmaları öncesi DP’lilere işkence edildiği iddiaları üzerine MBK, adaya
getirilişi bir senaryo hâlinde filme aldırdı. Bayar, bundan kurtulmak için
intihara kalkıştı. (Darbeciler, adaya ilk çıkıştaki kötü muamelelerin de
kaydedildiği filmin görülmesini istemedi.) “Düşükler Yassıada’da” filmi bütün
sinemalarda gösterildi. Afişlerde, ‘Prodüksiyon: MBK İrtibat Bürosu’ diye
yazıyordu.
Menderes,
hücresinde 6 ay kimse ile konuşturulmadı, tokatlandı. Üzerinde sigara
söndürüldü. İlk duruşmada gördüğü işkence yüzünden konuşma yeteneğini
yitirmekte olduğunu söyledi. Fatin Rüştü Zorlu’ya dayak atıldı. Ada Komutanı
Tarık Güryay, İzmir Milletvekili, general kızı ve Orgeneral Tekin Arıburun’un
eşi Perihan Arıburun’u mahkemedeki savunmasından dolayı dövdü.
DP’li 402
milletvekilinin sorgulanması bir ay içinde yapıldı. Savunma hakkı sınırlandı.
Neden suçlandıklarını bilemediler, haklarındaki iddialara cevap vermeleri
mümkün olmadı. Kararlar, gerekçeleri hariç olarak sanıklara okundu. Duruşmaları
Albay Tarık Güryay makam masasından izledi. Hoşuna gitmeyen savunmalara
müdahale etti.
DP’lilerin
yakınları ile görüşmesi engellendi. Sınırlı sayıda izin verilenlerden
bazılarından para alındı. Mahkeme salonu subaylar ve CHP’lilerle
dolduruldu.
İdam kararları
MBK tarafından hemen tasdik edildikten sonra infaz emri helikopterle İstanbul’a
getirilip ada komutanlığına tebliğ edildi. İdam kararları okunmasından sonra
idam mahkûmları iki hücumbotla İmralı’ya gönderildi. Tasdik olunan üç karar
16-17 Eylül’de infaz edildi.
16 Eylül
sabahı, 30 kadar Equanil adlı uyku hapını içerek intihar ettiği söylenen
(intihar olmadığı da ileri sürüyor) Adnan Menderes’in midesi yıkandıktan sonra
idamdan saatler önce prostat kontrolü yapıldı. Adli Tabip Lütfü Tuncay’ın
“İnfaza mâni hâli vardır” raporuna rağmen elleri kelepçelenip İmralı’ya
götürüldü.
Naaşlar
ailelerine verilmeyip adanın bir köşesinde açılan çukurlara gömüldü.
Yassıada
komutanı Tarık Güryay işkencelere nezaret etti. MBK üyelerinden bazıları ve 100
kadar subay infazı izledi. Yassıada mahkeme heyeti ve bazı subaylar infazlardan
sonra Atatürk’ün yatı Savarona’da kutlama yaptı.
Yassıada’da
Ordu Film Merkezi’nde çekilen fotoğraf ve görüntüler basına irtibat bürosu
üzerinden açık artırma ile satıldı.
İdamlıklardan
ip, kefen, mezar ve Yassıada’da yenilen yemeğin parası ödeme emri kâğıdı ile
istendi. (AKSİYON / 19 Eylül 2011 / İDRİS GÜRSOY)
YORUMLAR:
Sedat Sayın: Nihat
Saçlıoğlu'nu ayırsaydınız keşke. Bütün idamlara karşı oy kullanmıştı.
Sami Gören: Maalesef
hafızamız zayıf. Bilhassa genç nüfus yakın geçmişi bilmiyor. Yakın geçmişimizle
ilgili yazılarınızı ilgi ile okuyorum. Bildiğim konularda hafızam tazeleniyor,
bilmediğim konularda bilgi sahibi oluyorum. 27 Mayıs darbesini ve darbecileri
deşifre etmek çok önemli bir hizmettir. Millet darbec...
Nihat Ünver: Kıbrıs
fatihleri Fatin Rüştü ZORLU, Adnan MENDERES ve Celal BAYAR'a tokat atanlar,
işkence edenler mümkün olduğunca tespit edilip isimleri ifşa edilmelidir.
Yakınları babalarının, dedelerinin vahşiliğini öğrenmelidir. Bu kişiler ölmüş
olsalar bile gıyaben yargılanıp rütbeleri geri alınmalıdır.
***
Yassıada kararları yok sayılmalı
27 Mayıs darbesinin ardından tutuklanan Demokrat Partililer
hakkındaki Yassıada kararlarının 52. yıldönümünde Celal Bayar’ın kızı Nilüfer
Gürsoy ile konuştuk. Gürsoy, “Kararlar yok sayılmalı. TSK, eğer bu zihniyetten
arındıysa darbeyi telin etmeli.” diyor.
Nilüfer Gürsoy Bayar |
15 Eylül 1961’de kararlar okunurken Yas-sıaada’ya sadece
avukatlar alınıyor. 15 DP’liye idam çıkıyor. 16 Eylül’de Celal Bayar ile ilgili
idam hükmü Kadıköy’e gelmeden, doktor yakınlarından biri anne ve çocuklara iğne
yapıyor. “Duyuyor, hissediyor ama ağlayamıyor, tepki veremiyorduk.” diye anlatıyor
o anı Celal Bayar’ın kızı Nilüfer Gürsoy. Anne Bayar, o gece üst kata
çıkıyor, kimseyle görüşmüyor, sabaha kadar gözyaşları içinde Kur’an-ı
Kerim okuyor.
Kadıköy’deki Bayar köşkü, ilk bakışta, o kadar apartman
arasında terk edilmiş gibi görünüyor. En dış kapıyı aralayıp içeri girdiğinizde
tarihe de yolculuk başlıyor.
Celal Bayar’ın üç çocuğundan biri olan Nilüfer Bayar Gürsoy,
1921 doğumlu. İşte bu hatıralarla dolu köşkte yaşıyor. Hafızası diri, her şeyi
en küçük ayrıntısına kadar hatırlıyor. Yassıada’nın en istikrarlı
müdavimlerinden. Hemen her duruşmaya gidiyor. Babasıyla birlikte kocası Kütahya
Milletvekili Ahmet Gürsoy’u o küçük zaman dilimlerinde görme hayali hayata
bağlıyor. Ada komutanına kafa tutuyor. Tanıklarla tartışıyor. Yassıada’ya ziyaretten
bu yüzden men ediliyor. Annesi Reşide Bayar, dik durabilen bir kadın. Akis
dergisi muhabirine “Yeniçeri gibi ‘isterükle’ ‘istemezükle’ artık devlet
yönetilemez!” diyor. Reşide Hanım, Kayseri Cezaevi’ndeki kocasını ziyarete
giderken yolda vefat ediyor.
-Yassıada’da yaşananlar bugüne kadar neden iyi anlatılamadı?
Tedbirler kanunu var, terör havası var memleketin üzerinde.
DP lehine bir şey söyleseniz suç. Gerçekler ortaya konulamıyor. Darbe aleyhine
konuşmak yasaktı. Bir de yaşayanlar anlatmak istemediler. Gururlu insanlar…
Tecavüz edilenlerin tecavüz olayını anlatmamak istememesi gibi.
-Neler oldu
Yassıada’da?
Yassıada’ya en çok gidenlerden biri bendim. Duruşmaları
takip ettim, babam ve eşimle göz göze gelme imkânı bulmak istiyordum, moral
olacak şekilde. Bir duruşmaya çocukları da aldım gittim. Sıramızı bekledik.
Girdiğimiz yerin karşısında yine bir kapı. Baktık Ahmet geldi. Çocuklara
çikolata almış kantinden, vermek istedi. ‘Hayır, yasak, veremezsiniz!’ dediler.
Biri kadın üç subay bizi dinliyor. Zaten donuğuz, ‘Veremezsiniz!’ deyince iyice
donakaldık. ‘Ne yapıyorsunuz? Kitap okuyor musunuz?’ dedim. “Evet.” dedi Ahmet,
“Fatin Rüştü Bey bir kitap okudu son günlerde, içinde kaşolar var ve ekomoz
oldu.” Hemen oradan itiraz ettiler “Türkçe konuşun!” diye. Kaşo ve ekomozun ne
olduğunu anlayamadılar. Ben anladım ki bir şey söylemek istiyor ama neden
bahsediyorsun diye soramadım. Dönüyoruz vapurla. Remzi Birand var, Konya
milletvekilinin hanımı, kardeş tarafından akrabayız. “İyi ama ellerinin üstünde
siyah siyah kabuklar var.” deyince fena oldum, sigara söndürmüşler. Bir de
baktık Fatin Rüştü Zorlu’nun annesi Güzide Hanım fevaran hâlinde. Zorlu’nun
yüzünü mosmor görünce sormuş. “Merak etme anne, voleybol oynarken oldu.” demiş.
“Ne voleybolu! Sana vuran eller kırılsın!” diye feryat ediyor. Yassıada’da
fiziki işkence var, bir de onlara yöneltilen yalan iddialar var. Mesailerini
ortaya koymuşlar, akla gelmeyecek yalan iddialarla manevi işkence yapıyorlar.
-Babanız Bayar ve
Menderes’e hangi işkence yapılıyor?
Babama manevi işkence yapıyorlar. Bu yüzden intihar
girişiminde bulunuyor. Subaylar hâkim kılığına giriyorlar, kız arkadaşları ile
kahkahalar atıyorlar, çok haysiyetine dokunuyor. Menderes ve Bayar’ın hücreleri
yan yana ama birbirlerini göremiyorlar. Tek başına ikisi de. Gardiyanlardan
biri Bayar’a elini kaldırıyor vurmak için, bileğini yakalıyor, ‘O kadar da
değil teğmen!’ deyip bileğini aşağıya indiriyor. O olaydan sonra fiziki darbede
bulunamıyorlar.
-Ya Menderes’e?
Adnan Bey’e çok işkence yapıyorlar, uyutmuyorlar, ilaçlar
veriyorlar. Babamın avukatı Gültekin Başak adaya gidiyor. Fırtınalı bir hava,
Adnan Bey’in avukatları gelmemiş. Gültekin Bey babamın odasına girecek. Adnan
Bey görünce onu, “Gültekin Bey nerede benim avukatım?’ diyor, o sırada subay
geliyor, Adnan Bey’i tartaklayarak ‘Gir içeri!’ diyor. Gültekin Bey zangır
zangır titriyor. Düşünün, koskoca başbakan tokatlanıyor.
-27 Mayıs uzun bir
planlamanın sonucunda gerçekleştirilen bir darbe miydi?
27 Mayıs’tan çok önce DP’lilerin evleri tek tek tespit
edilmiş. Darbeye zemin hazırlayan olaylar da var. Ankara olayları davasını
Yassıada’da izledim. Bütün sabah tanıklar dinlendi, neler olmuş, taşlar nasıl
atılmış… Ara verildi. Girdim lavaboya, baktım, ‘Taş attık’ diyen hanım geldi.
‘Şahitlikte bulunan sizsiniz değil mi?’ dedim. ‘Evet’ dedi. ‘Siz o taşları bir
gün önce toplamıştınız değil mi?’ dedim. ‘Tabii, tabii’ dedi ve kahramanlık
yapmış gibi anlattı. Tam çıkacakken döndü, ‘Siz Bayar’ın kızısınız değil mi?
‘dedi. ‘Evet’ dedim. ‘Biz’ dedi, ‘O taşları bir gün evvelden topladık ama ne
yazık ki gözlerinizi oyamadık!’
-27 Mayıs’ın
arkasında sadece askerler mi vardı?
Fiilen Halk Partisi bu darbenin ortağıdır. Akis dergisi ve
Halk Partili gazeteler darbe için görev yaptılar. Halk Partisi’nin içinde bir
yapı vardı. Bakan hanımlarının iffetine varıncaya kadar yalan haberler
yayabilmişlerdir. İnönü’nün Heybeliada’daki evine bir heyet geliyor. İnönü, çok
öfkeli, damadı Metin Toker hapse girmiş. Gelen heyete diyor ki “Görüyor musunuz
şu Yassıada’yı? Hepsini oraya tıkmalı! Bana büyük küçük demeyeceksiniz, bütün
vazifelilerin, Demokratların isim ve adreslerini bildireceksiniz.” 27 Mayıs
olduktan sonra Demokrat Partililer evlerinden tek tek toplandı. Bunu yapan
askerî bir güçten başka sivil bir güçtü.
-İsmet İnönü idamlara
karşı mıydı?
İdamlara karşıydılar da daha Yassıada hâkim ve savcıları
bile belli olmadan Akis dergisinin kapağında babamı neden sehpada gösterdiler?
İdamları teşvik etmek için mi? İnönü hep yol göstericiydi.
-DP iktidarı ülkenin
nereye götürüldüğünü göremedi mi?
1957’deki 9 subay soruşturmasını babam çok önemsedi,
üzerinde durdu, araştırılmasını istedi, fakat bu yapılamadı. Eğer bu tahkikat
derinleştirilseydi, belki de darbe olmayabilirdi, önlenebilirdi.
-Tahkikat Komisyonu
darbeye gerekçe yapıldı.
Tahkikat Komisyonu kurulmasaydı darbe olmazdı gibi sebepler
doğru değil. Demokrat Parti, sokak olaylarının arkasındaki odağı etkisiz
kılabilmek için son bir hamleyle Tahkikat Komisyonu’nu düşünmüştü. CHP ve
medyası tarafından ağır hücumlara maruz kaldı. Komisyonun tespit ettiği
konuların üzerine gidilseydi belki darbe önlenecekti.
-Kayseri, Ankara,
İstanbul olayları, harp okulu yürüyüşü, yalan haberler hep bir merkez
tarafından planlanmıştı. Bayar, bu hareketlere dikkat kesiliyor ve hükümeti
uyarıyor. Neden sözünü dinletemedi?
Menderes, orduya çok inanıyor ve güveniyordu. Cunta her yere
nüfuz etmişti. Önemli noktalara adamlarını yerleştirmişlerdi. Muhafız Alayı
komutanını yerinden etmek için hakkında yalan haberler çıkararak yıprattılar.
Sonra Bayar’a üç kişiyi önerdiler. Babam, ‘Ben tanımam, siz birini gönderin’
dedi. Osman Köksal’ı gönderdiler. Ancak babam diğer iki kişiden birini de seçse
onlar da cuntacıydı. İşlerini bu kadar sağlama almışlardı. Adnan Bey’in
etrafını öyle almışlar ki ordunun darbe yapacağına inanmıyordu. Kapısındaki
neferi gösteriyor, ‘Bunlar mı darbe hazırlayacak?’ diyordu.
-27 Mayıs’la darbe
yolu açıldı ve darbe zihniyeti yerleşerek devam etti. Bundan kurtulmanın
yolları nelerdir?
27 Mayıs ilkokul kitaplarına kadar indi, yıllarca okutuldu.
Yeni nesillere, DP’nin on yılının şanlı şerefli bir tarih olduğu
anlatılmalıdır. Yassıada kararları yok sayılmalıdır. Bu olayı mağdur yakınları
değil, bizzat Meclis’in sahiplenmesi, şeref meselesi yapması ve ilga etmesi
lazım. Aynı şekilde TSK, eğer bu zihniyetten arındıysa darbeyi telin etmeli.