AKLIMIZLA ALAY ETMEYİN!..
Uzun
süredir tarihe yoğunlaşmış durumda, 1950-1960 arasındayım. 1950’de ENOSİS
plebisitiyle başlayan ve Kıbrıs Cumhuriyetinin kuruluşuna kadar olan dönem.
“Evrende
boşluk yok" der, bir söz... Eski Yunandan çıktığı belli zira bir dakika
meydanı boş bıraktıkları yok Rum komşuların. Derdimizi anlatamamamızın,
haklıyken haksız duruma düşmemizin nedeni de bizim bu söze pek kulak asmamamız
galiba: Nasıl olsa haklıyız canım, herkes biliyor nasıl olsa bunu!
Kıbrıs
sorununun yaklaşık 50 yıldan beridir sürdüğünü söylüyoruz ya bu doğru değil.
100 yıl öncesine kadar uzanan bir sorun var karşımızda. 70 yıldır ise aynı
bugünkü gibi.
Kim neye
ve nasıl inanırsa inansın, ortada 70 yıl öncesinden başlayan ve giderek yoğunlaşma
eğilimi gösteren kanlı saldırılar durmakta... 1960 Kıbrıs Cumhuriyetinin,
Rumların, “şu İngilizler bir gitsin, Türkler kolay” düşüncesiyle
oluşturulduğunu, İngilizlerin, Türklerin mazlum olduğunu bilmelerine rağmen,
Rum’a kızıp, Türkleri de cezalandırdığını, Türk köylerinin nasıl ihmal
edildiğini, devlet dairelerinde hiçbir zaman 30’a 70 oranının gözetilmediğini,
Makarios’un devlet ve kilisenin parasıyla tüm dünyayı gezip ENOSİS’in
gereklerini anlatmasına karşın, Kıbrıslı Türklerin Türkiye’ye meram anlatmak
için aralarında para topladıklarını, 60 Cumhuriyetinin kurulmasından sonra da Kıbrıslı
Rumların bu anlaşmayı bozmak için planlar yaptıklarını, aslında ortak bir
cumhuriyetin kurulamadığını, Cumhuriyetin kerhen ve ölü doğduğunu görünce,
aklımızla alay ettiklerini düşünmekteyim.
Araştırdıkça
canım sıkılıyor, canım sıkıldıkça daha da araştırıyorum. Size bir şey
söyleyeyim mi; Barışmış, çiçekmiş, böcekmiş hava. Rum aynı Rum, düşünce aynı
düşünce. Dünden bugüne değişen bir şey yok. Değişecek bir şey de yok. Sebebini
özetleyeyim; Günümüzde yeryüzünün en sorunlu bölgelerine bakıldığında adı
konulmasa bile gizliden gizliye bir ‘dinler savaşı’nın sürdüğü su götürmez bir
gerçek. Bush’un İkiz Kuleler vurulduktan sonraki “Haçlı seferi” sözü, Ortadoğu’nun
kan ve barut kokusundan bir türlü kurtulamayışı, Irak’ın ardından İran’a
yönelik bir takım operasyonları ‘gizli ajandası’nda tutan Amerika’nın PKK’ya
verdiği aleni desteği… Tüm bunların, ideoloji haline getirilmiş “din seferleri”
olduğundan kuşku duyan kalmadı gibi. Dünya haritasını yeniden çizmeye kararlı
güçler, Türkiye’nin bütün manevra alanlarını daraltarak köşeye sıkıştırmak istiyor.
Küresel kavganın baş aktörleri, Türkiye’ye istedikleri rolü biçememeleri
durumunda, ‘pasifize etmeyi’ bile büyük kazanç sayacaklar akıllarınca. Yazık
ki, Kıbrıs da bu sarmalın içinde.
***
Crans
Montana’daki çöküşten sonra Kıbrıslı Türklerden kimileri Rumları savunmaya
geçti. Bırak, onlar zaten kendilerini en güzel şekliyle savunuyor, sen kendi
hakkını, kendini ait ettiğin milletin hakkını savun. Annen baban yaşananları
anlatmamış, bir şey değil, KKTC Meclis’i eski gazeteleri dijital ortama
aktarmış, geçmiş, gün gün karşımızda. Tek yapman gereken okumak. Bazı gazeteler
taraflı mı diyorsun, hepsini oku. Yeter ki önyargılı olma. Biliyorum; vatanseverliğin hor görüldüğü, vatan
düşmanlığının taltif gördüğü bir ortamda kolay değil bu. Hele hele hiçbir fatura
ödemeden özgür, huzur dolu bir ülkede gözünü açanların becerebilecekleri bir iş
hiç mi hiç değil ama KKTC’nin acil, modası geçmiş romantik güvercin sevicilere
değil, hem içerde, hem dışarda milli iradeyi gözetecek, dünyayı takip edecek,
barışın anlamını tüyde aramayacak kişilere ihtiyacı var.
“Kıbrıslı Türkler Cumhuriyetten ayrıldı”
iddiasına karşı, Kıbrıs Cumhuriyetinin kurulduğu günlerden birkaç haber
paylaşıyorum, yorumu varın siz yapın.
21 EKİM
1960
Rumlar
Nereye Hazırlanıyorlar?
Bütün
niyetleri açık: ENOSİS
Hafta
içinde Kıbrıslı Rumlar, Kıbrıs Mücahitler Birliği imzalı ve Millî Aydınlatma
Bülteni adı altında bir broşür çıkarmışlardır. Broşür de, Rumların nereye
hazırlandıkları bütün çıplaklığı ile ortaya serilmekte ve EOKA mücahitleri
açıkça, Kıbrıs Mücahitler Birliğine üye olmaya davet edilmektedir. “İMANLILARA”
seslenen broşürde “mukaddes topraklarımızı şan ve şerefle süslemiş olmasına
rağmen 1955-59 millî mücadelesi, maalesef özlenen neticeyi vermemiştir.”
denilmekte ve Zürih - Londra anlatmaları kastedilerek aynen şunlar
yazılmaktadır: "Yüzyıllardan beri kan ve dil birliğinin bizi bağlamış
bulunduğu Yunanlılıktan bizi zorla ayırmaya çalışıyorlar. Yüzyıllarca ruhumuzu
elektrikleştirmiş olan ve bize her tehlikeyi atlatma hızı veren ENOSIS kelimesi,
şimdi Kıbrıs Rumlarının dudaklarında yer almaktan kanunla menedilmiş bulunuyor.
Kıbrıs hapishanelerinde ebedi uykularına yatmış olan ölmez kahramanlarımız son
nefeslerini ENOSİS kelimesi ile vermişlerdir.” Broşüre, “Bu renkler için
(Mavi-Beyaz Yunan rengi) biz de kanımızın son damlasını akıtacağımıza söz
veriyoruz” andı ile son verilmiştir.
Birleşmemiz
zamanıdır
Farmakidis,
18 Mayıs 1960 tarihli Alithia’da “Birleşmemiz zamanıdır - Şimdi mücadele
herşeyin üstündedir” başlığı altında yayınladığı başyazısında Makarios’un 3
aydan beri ‘lânetli’ Zürih ve Londra Anlaşmalarından kurtulmak, mümkün olanı
kurtarabilmek için yapmakta olduğu mücadeleye temasla şöyle diyor: 'Uzun ve
bitmeyen çetin müzakerelerle münakaşalar İngiliz inadı ve kısmen de Türk kaypaklığı
yüzünden şimdiki çıkmaza varmıştır. Bu çıkmazdan şimdilik hiç bir ışık
görünmediği gibi, iktisadî, işsizlik ve Türk doymazlığı gibi kâbuslarda hergün
durumu ağırlaştırmaktadır. Mücadelenin bu çetin safhasında kendi kendimiz ve
birbirimiz aleyhinde bulunmakta devam etmek mukaddes davamıza ve mücadelemize
karşı açık hıyanet olur. Birleşmemiz zamanıdır. Ayrılığın daha fazla devamı
tarihin bize asla affedemeyeceği bir cinayettir.”
Aynı
gazete “KABUL EDİLEMEZ” başlıklı diğer bir yazısında, yüzde 70/30 nisbetleri
konusunda bilhassa şöyle diyor: 'Açık söyleyeceğiz: Türklerin şimdi de son
olarak bizi tırpanlamakta oldukları 70:30 yüzdelik nisbetleri -ki bunların
şeker suya düşmüş gibi derhal tatbiki için çok yükseğe kaldırmışlardır- esas
itibariyle haksızdır ve kabul edilemez. Haksızdır, çünkü hiçbir memleketin
yüzde 17 nisbetinde nüfusa malik azınlığı çoğunluğun zararına âmme
hizmetlerinde yüzde 30 ve 40 hakkına malik değildir. Kabul edilemez, zira
halkımıza empoze edilmiş olan bir paçavrada (Zürih Londra anlaşmaları) dahil
olmasına ve nüfus nisbetinin yüzde 17’yi teşkil etmelerine rağmen, âmme geliri
sandığına verdikleri yüzde 7 - 8 i geçmez! O halde dostlarımız Türkler bir
paçavrayı siper alarak bu haksız ve mantıksız şartın derhal tatbikini olsun
istemesinler ve tahammülümüzün âzamisi olan Başpiskoposun tedrici tatbik
teklifini kabul etsinler. Yunanlı boyunduruğu çekemediğine göre, buna da
tahammül edecek olursak gülünç olacağız.”
"KUZEY KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ" ZALİME KARŞI; ONURLA, ŞEREFLE VE ŞANLA KAZANILMIŞ SAĞLAM BİR ZAFERİN HAKLI, DOĞRU VE HUKUKİ SONUCUDUR. ASLA GERİ ADIM ATILAMAZ!.."
17 Kasım
1960 tarihli ELEFTHERİA gazetesi, Türkiye Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Haşan
İstinyeli’nin “Zürih ve Londra anlaşmaları asla yeniden gözden
geçirilemez" şeklindeki demecine hücum etmekte ve siyasette ‘Asla’
kelimesinin hiçbir zaman kullanılmaması gerektiğini belirterek, gün gele bu
anlaşmaların Rumlar lehine gözden geçirileceğini ima etmektedir. Dışişleri
Bakanı Spiros Kiprianu ise Kıbrıs Cumhuriyetinin anlaşmalarda imzası olan üç
devleti unutarak, hiç bir bloku tutmayacağını, tarafsız milletlerin teşebbüslerini
destekleyeceğini söylemektedir.
***
BİR YORUM VE KATKI: Samimi,
namuslu ve dürüst olmayan; Art niyetli zihniyetler “Milli ve İnsani Davalarda”
mesafe alamaz. Çünkü: Damarlarında, bir damla dahi ASİL KAN yoktur. Örneğin: “Milli
Dava Kıbrıs” DEMOKRAT PARTİ tarafından kazanılmış sağlam, onurlu ve köklü bir
zaferdir. Fakat 27 Mayıs 1960’dan sonra “tam bir onursuzluk, hıyanet ve
sorumsuzlukla” ötelenmekte ve palikarya lehine tarihten silinmeye
çalışılmaktadır!..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder