17 Eylül 2015 Perşembe

EN KARA, KARANLIK; TÜRK İSTİKLÂLİ VE İSTİKBALİ ÜSTÜNE KÂBUS GİBİ ÇÖKEN MUZLİM GÜN (16)-17 EYLÜL 1961

17 Eylül 2015, Baş Vekil Adnan Menderes'in kalleşçe asıldığı günün, 54. yıl dönümü!..
O’nlar (Adnan Menderes, Fuat Köprülü ve Fatin Rüştü Zorlu) gözü dönmüş vatan hainleri tarafından; Alçakça, kalleşçe; Haksız yere asılmak suretiyle "hunharca" şehit edilerek öldürüldüler.
Türkiye demokrasi tarihinin en acı günlerinden biri olan, 1950 seçimlerinde yüzde 52,7 oyla iktidara gelen ve 10 yıl süreyle başbakanlık yapan Adnan Menderes'in idam edilmesinin üzerinden 53 yıl geçti. Türkiye demokrasi tarihinin en acı günlerinden biri olan, 1950 seçimlerinde yüzde 52,7 oyla iktidara gelen ve 10 yıl süreyle başbakanlık yapan Adnan MENDERES'in idam edilmesinin üzerinden 53 yıl geçti.
MİLLİ İRADEYE VURULAN DARBE
Türkiye Cumhuriyeti tarihinde silahlı kuvvetlerin yönetime üç açık müdahalesinden biri olan 27 Mayıs 1960 darbesi ile "milli iradeye" vurulan bu darbe, hala hafızalardaki yerini korurken, Menderes ve idam edilen bakanlarının itibarları ise ancak 11 Nisan 1990'da TBMM tarafından kabul edilen kanunla iade edilebildi.
SİYASETE SERBEST FIRKA İLE BAŞLADI
Aydınlı bir çiftçi ailenin çocuğu dünyaya gelen Menderes, siyasete 1930'da, Serbest Cumhuriyet Fırkası'nın bir kolunu organize ederek başladı. Partinin kendini feshetmesinden sonra CHP'ye geçen Menderes, 1931 seçimlerinde Aydın milletvekili seçildi.
CHP'DEN İHRAÇ EDİLDİ
İsmet İnönü ile "Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu" görüşmeleri sırasında ayrı düşünen Menderes, parti içi muhalefetten dolayı 1945 yılında CHP'den ihraç edildi. Menderes, CHP'den birlikte ihraç edildikleri arkadaşları Celâl Bayar, Fuad Köprülü ve Refik Koraltan ile 7 Aralık 1945'te Demokrat Parti'yi (DP) kurdu.
OY PATLAMASI YAPTI
1950 yılında seçimlerden önce Seçim Kanunu değiştirilerek, yargı güvencesi ve "gizli oy - açık tasnif" sistemi getirildi. 14 Mayıs 1950'deki seçimlerde DP büyük bir başarıya imza atarak yüzde 52,7 oyla 420 milletvekili çıkardı. CHP ise yüzde 39,4 oy ile sadece 63 milletvekili çıkarabildi.
ATATÜRK'ÜN RESMİ PARAYA YENİDEN BASILDI
TBMM başkanlığına Refik Koraltan, cumhurbaşkanlığına DP Genel Başkanı Celal Bayar seçilirken, yeni hükümet ise Adnan Menderes başbakanlığında kurularak 22 Mayıs'ta göreve başladı. Köprülü bu kabinede dışişleri bakanı oldu. Atatürk'ün resmi yeniden paralara basılmaya başlandı. Adnan Menderes'in 10 yıllık başbakanlık döneminde Türk iç ve dış politikasında büyük değişimler oldu. Birinci Menderes Hükümeti'nin ilk icraatı "fazla masraf olduğu" gerekçesiyle devlete ait otomobilleri satmak oldu. Menderes döneminde, paralara mevcut cumhurbaşkanının resminin basılması uygulamasını kaldırıldı. Menderes hükümeti bir başka önemli icraata daha imza attı. Yeni uygulama ile o döneme kadar Türkçe okunan ezanın Arapça okunması serbest bırakıldı. DP Hükümeti görevde henüz ikinci haftasını tamamlamıştı ki 6 Haziran 1950'de, askeri darbe planladıkları gerekçesiyle başta Genelkurmay Başkanı Abdurrahman Nafiz Gürman ve bütün üst komuta kademesi dahil olmak üzere 15 general ve 150 albayı re'sen emekliye sevk etti.
GSMH YILDA YÜZDE 9 BÜYÜDÜ
1950-1954 yıllarında Türkiye, ekonomide kalkınma dönemine girdi. 1951'de Kore'ye asker gönderen Türkiye, 1952'de NATO'ya tam üye olarak kabul edildi. Ayrıca serbest piyasa ekonomisine geçişe hız kazandırıldı. Yabancılara petrol arama ve çıkarma izni verildi. Yabancı sermayeyi teşvik yasası çıkarıldı. Gelen krediler özellikle tarım alanında kullanmaya başlandı. Tarımda makineleşme çalışmaları yoğunlaştırıldı. Marshall Planı'nın da katkısıyla ülkede yeni sanayi tesisleri kuruldu. 1954 yılında Türkiye Vakıflar Bankası kuruldu. Bu dönemde Türkiye'nin gayri safi milli hasılası yılda ortalama yüzde 9 oranında büyüdü.
TÜRK SİYASİ TARİHİNDEKİ EN YÜKSEK OY ORANI
Menderes başkanlığındaki DP, 2 Mayıs 1954 tarihinde yapılan seçimlerde de büyük bir zafer kazandı. Oyların yüzde 57,6'sını alarak iktidarını tek başına devam ettirdi. Bu, Türkiye tarihinde demokratik bir seçimde bir siyasi parti tarafından ulaşılan en yüksek orandı ve bir daha da bu orana ulaşılamadı.
SIKINTILI SÜREÇ BAŞLADI
1955'ten itibaren başlayan dünya genelindeki ekonomik durağanlık ve aynı dönemdeki Kıbrıs görüşmeleri sonrasındaki 6-7 Eylül Olayları, sıkıntılı bir sürece neden oldu. Kıbrıs konusunda Londra'da ikinci tur görüşmeler yapılırken 6 Eylül 1955 gecesi İstanbul'da bazı gazetelerin, Selanik'te Atatürk'ün evine bomba atıldığını yazması üzerine azınlıkların hedef alındığı olaylar çıktı. Ağırlıklı olarak Rumlara karşı yönelen olaylarda çok sayıda kilise, dükkan ve otel saldırıya uğradı. Bir papaz da olaylar sırasında hayatını kaybetti. 6-7 Eylül Olayları sonrasında bazı milletvekillerinin, ceza yasasına ispat hakkı getirilmesini istemesi kargaşaya yol açtı. Hükümetin karşı çıktığı yasa tasarısının kabulü için çalışan 9 milletvekili DP'den ihraç edildi. Bunun üzerine 10 milletvekili de DP'den istifa etti. 15 Ekim 1955'te DP büyük kongresi yapıldı ve Menderes tekrar genel başkan seçildi. 27 Ekim 1957 seçimlerinde DP yüzde 48 oy alarak 424 milletvekili çıkardı. CHP'nin milletvekili ise 186 oldu.
DÜŞEN UÇAKTAN YARA ALMADAN KURTULDU
Kıbrıs konusunda 11 Şubat 1959'da imzalanan Londra ve Zürih anlaşmaları ile bağımsızlık, iki toplumun ortaklığı, toplumsal alanda otonomi ve çözümün Türkiye, Yunanistan ve İngiltere tarafından garanti edilmesi ilkelerine dayandırıldı. Bu da Kıbrıs Cumhuriyeti'nin resmen 16 Ağustos 1960'ta kurulmasını sağlayan sürecin en önemli adımı oldu. Bu süreçte Başbakan Menderes'in yanı sıra Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu etkin rol üstlendi. 17 Şubat 1959'da Kıbrıs konusunda Yunanistan'la imzalanan ikili antlaşmanın ardından üçlü görüşmeler için İngiltere'ye giden Menderes'in uçağın Londra Gatwick Havalimanı yakınlarında alçalırken düşüp parçalandı. Menderes kazadan yara almadan kurtulurken kaza, muhalefetle iktidar temsilcileri arasında kısa süreli bir yumuşamaya yol açtı.
DARBE DÖNEMİ
1955'ten sonraki ekonomik daralma ve siyasette yaşanan kamplaşma gerekçeleri 27 Mayıs askeri darbesinin alt yapısını oluşturdu. 27 Mayıs 1960 sabaha karşı saat 4'te radyoda Kurmay Albay Alparslan Türkeş TSK olarak yönetime el koyduklarını belirtti ve askeri darbenin sebeplerini bir radyo bildirisi ile halka duyurdu. Menderes ise 27 Mayıs 1960 günü Kütahya'da Albay Muhsin Batur tarafından gözaltına alınarak Ankara'ya götürüldü. Daha sonra da ve diğer tutuklu DP üyeleri ile Yassıada'da hapsedildi. Darbeci subaylar ise Cemal Gürsel başkanlığında kurulan Milli Birlik Komitesi ve kurucu meclis ile beraber ülke yönetimini devraldı. Menderes ve diğer DP üyeleri ise bulundukları Yassıada'da kurulan Yüksek Adalet Divanı tarafından yargılanmaya başladı. Yapılan oturumlar her gece radyoda Yassıada Saati programında halka duyuruluyordu. 9 Temmuz 1961 tarihinde Anayasa Komisyonu'nun hazırladığı yeni anayasa için yapılan halk oylaması ile yüzde 61,7 oy oranı ile kabul edilerek yürürlüğe girdi.
13 DAVADAN YARGILANDI
27 Mayıs darbesini yapan cuntacıların özel olarak kurdukları mahkeme olan Yüksek Adalet Divanı'nda 13 davadan yargılanan Menderes, Bebek Davası dışındaki bütün davalardan suçlu bulundu. Mahkeme, 9 ay 27 gün süren yargılama süreci sonunda aralarında Menderes'in de 14 kişinin idamına, 31 kişinin de ömür boyu hapse mahkum edilmesine karar verdi. Geri kalan 418 sanığa ise 6 ay ile 20 yıl arasında değişen hapis cezaları veya beraat kararı verildi. Cemal Gürsel başkanlığındaki Milli Birlik Komitesi; Celâl Bayar, Adnan Menderes, Hasan Polatkan ve Fatin Rüştü Zorlu dışındakilerin idam cezasını affetti. Celal Bayar'ın cezası yaş haddi nedeniyle ömür boyu hapse çevrildi. Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan, 16 Eylül 1961 tarihinde sabaha karşı idam edildi. Menderes ise 17 Eylül 1961'de sağlık muayenesini yapan doktor heyetinden "sağlam" raporu alınmasının ardından, İmralı Adası'na götürüldü İlk durak, komutanın odası oldu. İdam kararı yüzüne okundu. Menderes’in dilinden “Allah milletimize zeval vermesin” cümlesi döküldü. İdam sehpasına gitmeden önce din görevlisi ile birkaç dakika konuştu. Ardından beyaz gömlek giydirildi.
MİLLETİME EBEDİ SAADETLER DİLERİM
"Hayata veda etmek üzere olduğum şu anda devletim ve milletime ebedi saadetler dilerim. Bu anda karımı ve çocuklarımı şefkatle anıyorum..." Menderes, saat 13.21'de İmralı Adası'nda idam edildi.
GÜNCEL DP’DEN YAPILAN AÇIKLAMA:
Genel Başkan Gültekin Uysal, Demokrasi şehitlerimiz, Demokrat Parti’nin Kurucusu Şehit Başbakan Adnan Menderes ve arkadaşları Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan’ın idam edilişlerinin 54. yılında bir mesaj yayınladı. (16 Eylül 2015 Çarşamba) “Eylüllerle, mayıslarla, şubatlarla var olan hesabı kapatmanın tek ve yegâne yolu yasaları değil zihinleri değiştirmektir”
(DP Basın Merkezi – 16 Eylül 2015) Genel Başkanımız Gültekin Uysal, Demokrasi şehitlerimiz, Demokrat Parti’nin Kurucusu Şehit Başbakan Adnan Menderes ve arkadaşları Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan’ın idam edilişlerinin 54. yılında bir mesaj yayınladı. 17 Eylül 1961’de insanlığın idam sehpasına çıkarıldığını ifade eden Uysal; 
“Eylüllerle, mayıslarla, şubatlarla var olan hesabı kapatmanın tek ve yegâne yolu yasaları değil zihinleri değiştirmektir” dedi. 
17 Eylül Demokrasi şehitlerimizi anmak ve bir kez daha yaşananları hatırlatmak adına açıklama yapan Genel Başkanımız Gültekin Uysal mesajında şunları kaydetti: “Türk Siyasi tarihinden, insanlık tarihinden silmek istediğimiz, hafızamızdan silmek istediğimiz bir gün 17 Eylül… 27 Mayıs “eşkıya hareketi” ile önce demokrasi ve adalet, akabinde 17 Eylül 1961’de ise “insanlık” idam sehpasına çıkarılmıştır. Yalnız Hürriyetçi Demokratlar için değil, Türk Siyaseti, adalet ve insanlık için de elem dolu bir gündür 17 Eylül.
“Türkiye Tarihi’nin en büyük siyasi suikastı gerçekleşmiştir”
55 sene evvel, milli irade ile, milletin kendisi ile kavgaya tutuşanların, “Büyük Türkiye” idealinden korku duyanların ve maalesef Yüce Türk Ordusu’nun rütbelerine sığınan bir gurup eşkıyanın tertibi ile Türkiye Tarihi’nin en büyük siyasi suikastı gerçekleşmiştir. 38 subaydan müteşekkil bu eşkıya hareketi, 27 Mayıs’ta demokrasiyi ve adaleti kurşunlamakla, hürriyetçi demokratların manevi varlıkları nezdinde öç almakla yetinmemiş, “gözünü kan bürümüş” sözde hakim ve savcılar aracılığı ile kurmaca mahkemelerde maddi varlıklarına kast etmişlerdir. Demokrat Parti’de vücut bulan milli irade ile mücadelelerinin, öç almak istemelerinin nedeni; atıl kalmış bir ülkenin atılımı, ülkenin öz kaynaklarının farkına varması, vatandaşlık bilincinin yerleşmeye başlaması, vatandaşın onaylayan değil, hür iradesi ile “seçen” seçmen olması ve milletin “Büyük Türkiye” idealine sarılmasıdır. “Hiçbir şahsa ve zümreye karşı olmadığı”nı iddia eden darbe zihniyeti, 27 Mayıs’ta millete karşı olduğunu, 17 Eylül’de ise bir zümre ile, bir şahıs ile meselesi olduğunu kanıtlamıştır. “Her vatandaşın kanunlar ve hukuk prensipleri esaslarına göre muamele göreceği” iddiasını dillendiren eşkıya hareketi, “27 Mayıs’tan sonra kurmaya başladığı mahkemelerde” aldığı kararlarla neyin, kimin hukukunu ve hangi kanuni esasları uyguladığını halen sorgulatmaktadır. O dönemde hukuk adı verilen bu garabet yalnız o günün değil, sonraki günlerin, Türk Siyaseti’nin diğer “kara gün”lerinin de müsebbibidir.
“Darbeler güne değil; geleceğe, gelişmeye ve muasır medeniyet idealine vurulmuştur”
“Darbelerin anası” olarak nitelendirdiğimiz 27 Mayıs, 12 Eylül’leri, 28 Şubat’ları doğurmuştur. Dolayısıyla bugün de demokrasi sorunsalı olarak tartıştığımız birçok mesele 27 Mayıs’ın ürünü, darbenin nesebidir. Bu açıdan bakıldığında darbeler güne değil; geleceğe, gelişmeye ve muasır medeniyet idealine vurulmuştur. Ve maalesef darbelere maruz kalanlar her daim Hürriyetçi Demokratlar olmuştur. Darbeler, millete hizmet etmenin, demokrasi demenin bedelini mahkemelerde, zindanlarda ve darağacında demokratlara ödetmiştir. Kurmaca mahkemelerde sorgulanan, zindanlarla korkutulmaya çalışılan, darağacına yollanan, milletin kendisi olmuştur.
“Bedeli ne olursa olsun her demokrat beden, bedel ödemeye hazırdır”
Beşeriyetin, medeniyetin ve demokratik siyasetin katili bugünleri tarihten silmenin, adını anmayacak hale getirmenin, eylüllerle, mayıslarla, şubatlarla var olan hesabı kapatmanın tek ve yegâne yolu; yasaları değil zihinleri değiştirmektir. Bilinmelidir ki; demokrasi için, millet için dün bedel ödeyen, ödemekten çekinmeyen demokrat gelenek şükürler olsun ayaktadır, ayakta ve milletin yanında olmaya da devam edecektir. Bedeli ne olursa olsun her demokrat beden, bedel ödemeye hazırdır. Bu duygu ve düşüncelerle 54 sene önce aramızdan “alınan” Şehit Başvekil Adnan Menderes’i ve 18 Eylül’de idam sehpasına çıkarılan Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan’ı, demokrasi inancına hayatını vakfetmiş tüm abide şahsiyetlerimizi bir kez daha rahmet ve minnetle anıyoruz.”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder