17 Eylül 2015, Baş Vekil Adnan Menderes'in kalleşçe asıldığı günün, 54. yıl dönümü!..
O’nlar (Adnan Menderes, Fuat
Köprülü ve Fatin Rüştü Zorlu) gözü dönmüş vatan hainleri tarafından; Alçakça, kalleşçe; Haksız yere
asılmak suretiyle "hunharca" şehit edilerek öldürüldüler.
Türkiye demokrasi tarihinin en acı
günlerinden biri olan, 1950 seçimlerinde yüzde 52,7 oyla iktidara gelen ve 10
yıl süreyle başbakanlık yapan Adnan Menderes'in idam edilmesinin üzerinden 53
yıl geçti. Türkiye demokrasi tarihinin en acı
günlerinden biri olan, 1950 seçimlerinde yüzde 52,7 oyla iktidara gelen ve 10
yıl süreyle başbakanlık yapan Adnan MENDERES'in idam edilmesinin üzerinden
53 yıl geçti.
MİLLİ İRADEYE VURULAN DARBE
Türkiye Cumhuriyeti tarihinde
silahlı kuvvetlerin yönetime üç açık müdahalesinden biri olan 27 Mayıs 1960
darbesi ile "milli iradeye" vurulan bu darbe, hala hafızalardaki
yerini korurken, Menderes ve idam edilen bakanlarının itibarları ise ancak 11
Nisan 1990'da TBMM tarafından kabul edilen kanunla iade edilebildi.
SİYASETE SERBEST FIRKA İLE BAŞLADI
Aydınlı bir çiftçi ailenin çocuğu
dünyaya gelen Menderes, siyasete 1930'da, Serbest Cumhuriyet Fırkası'nın bir
kolunu organize ederek başladı. Partinin kendini feshetmesinden sonra CHP'ye
geçen Menderes, 1931 seçimlerinde Aydın milletvekili seçildi.
CHP'DEN İHRAÇ EDİLDİ
İsmet İnönü ile "Çiftçiyi
Topraklandırma Kanunu" görüşmeleri sırasında ayrı düşünen Menderes, parti
içi muhalefetten dolayı 1945 yılında CHP'den ihraç edildi. Menderes, CHP'den
birlikte ihraç edildikleri arkadaşları Celâl Bayar, Fuad Köprülü ve Refik Koraltan
ile 7 Aralık 1945'te Demokrat Parti'yi (DP) kurdu.
OY PATLAMASI YAPTI
1950 yılında seçimlerden önce
Seçim Kanunu değiştirilerek, yargı güvencesi ve "gizli oy - açık
tasnif" sistemi getirildi. 14 Mayıs 1950'deki seçimlerde DP büyük bir
başarıya imza atarak yüzde 52,7 oyla 420 milletvekili çıkardı. CHP ise yüzde
39,4 oy ile sadece 63 milletvekili çıkarabildi.
ATATÜRK'ÜN RESMİ PARAYA YENİDEN
BASILDI
TBMM başkanlığına Refik Koraltan,
cumhurbaşkanlığına DP Genel Başkanı Celal Bayar seçilirken, yeni hükümet ise
Adnan Menderes başbakanlığında kurularak 22 Mayıs'ta göreve başladı. Köprülü bu
kabinede dışişleri bakanı oldu. Atatürk'ün resmi yeniden paralara basılmaya
başlandı. Adnan Menderes'in 10 yıllık
başbakanlık döneminde Türk iç ve dış politikasında büyük değişimler oldu.
Birinci Menderes Hükümeti'nin ilk icraatı "fazla masraf olduğu"
gerekçesiyle devlete ait otomobilleri satmak oldu. Menderes döneminde, paralara
mevcut cumhurbaşkanının resminin basılması uygulamasını kaldırıldı. Menderes hükümeti bir başka önemli
icraata daha imza attı. Yeni uygulama ile o döneme kadar Türkçe okunan ezanın
Arapça okunması serbest bırakıldı. DP Hükümeti görevde henüz ikinci haftasını
tamamlamıştı ki 6 Haziran 1950'de, askeri darbe planladıkları gerekçesiyle
başta Genelkurmay Başkanı Abdurrahman Nafiz Gürman ve bütün üst komuta kademesi
dahil olmak üzere 15 general ve 150 albayı re'sen emekliye sevk etti.
GSMH YILDA YÜZDE 9 BÜYÜDÜ
1950-1954 yıllarında Türkiye,
ekonomide kalkınma dönemine girdi. 1951'de Kore'ye asker gönderen Türkiye,
1952'de NATO'ya tam üye olarak kabul edildi. Ayrıca serbest piyasa ekonomisine
geçişe hız kazandırıldı. Yabancılara petrol arama ve çıkarma izni verildi.
Yabancı sermayeyi teşvik yasası çıkarıldı. Gelen krediler özellikle tarım
alanında kullanmaya başlandı. Tarımda makineleşme çalışmaları yoğunlaştırıldı.
Marshall Planı'nın da katkısıyla ülkede yeni sanayi tesisleri kuruldu. 1954
yılında Türkiye Vakıflar Bankası kuruldu. Bu dönemde Türkiye'nin gayri safi
milli hasılası yılda ortalama yüzde 9 oranında büyüdü.
TÜRK SİYASİ TARİHİNDEKİ EN YÜKSEK
OY ORANI
Menderes başkanlığındaki DP, 2
Mayıs 1954 tarihinde yapılan seçimlerde de büyük bir zafer kazandı. Oyların
yüzde 57,6'sını alarak iktidarını tek başına devam ettirdi. Bu, Türkiye
tarihinde demokratik bir seçimde bir siyasi parti tarafından ulaşılan en yüksek
orandı ve bir daha da bu orana ulaşılamadı.
SIKINTILI SÜREÇ BAŞLADI
1955'ten itibaren başlayan dünya
genelindeki ekonomik durağanlık ve aynı dönemdeki Kıbrıs görüşmeleri
sonrasındaki 6-7 Eylül Olayları, sıkıntılı bir sürece neden oldu. Kıbrıs konusunda Londra'da ikinci
tur görüşmeler yapılırken 6 Eylül 1955 gecesi İstanbul'da bazı gazetelerin,
Selanik'te Atatürk'ün evine bomba atıldığını yazması üzerine azınlıkların hedef
alındığı olaylar çıktı. Ağırlıklı olarak Rumlara karşı yönelen olaylarda çok
sayıda kilise, dükkan ve otel saldırıya uğradı. Bir papaz da olaylar sırasında
hayatını kaybetti. 6-7 Eylül Olayları sonrasında bazı milletvekillerinin, ceza
yasasına ispat hakkı getirilmesini istemesi kargaşaya yol açtı. Hükümetin karşı
çıktığı yasa tasarısının kabulü için çalışan 9 milletvekili DP'den ihraç
edildi. Bunun üzerine 10 milletvekili de DP'den istifa etti. 15 Ekim 1955'te DP
büyük kongresi yapıldı ve Menderes tekrar genel başkan seçildi. 27 Ekim 1957 seçimlerinde DP yüzde
48 oy alarak 424 milletvekili çıkardı. CHP'nin milletvekili ise 186 oldu.
DÜŞEN UÇAKTAN YARA ALMADAN
KURTULDU
Kıbrıs konusunda 11 Şubat 1959'da
imzalanan Londra ve Zürih anlaşmaları ile bağımsızlık, iki toplumun ortaklığı,
toplumsal alanda otonomi ve çözümün Türkiye, Yunanistan ve İngiltere tarafından
garanti edilmesi ilkelerine dayandırıldı. Bu da Kıbrıs Cumhuriyeti'nin resmen
16 Ağustos 1960'ta kurulmasını sağlayan sürecin en önemli adımı oldu. Bu
süreçte Başbakan Menderes'in yanı sıra Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu etkin
rol üstlendi. 17 Şubat 1959'da Kıbrıs konusunda Yunanistan'la imzalanan ikili
antlaşmanın ardından üçlü görüşmeler için İngiltere'ye giden Menderes'in uçağın
Londra Gatwick Havalimanı yakınlarında alçalırken düşüp parçalandı. Menderes
kazadan yara almadan kurtulurken kaza, muhalefetle iktidar temsilcileri
arasında kısa süreli bir yumuşamaya yol açtı.
DARBE DÖNEMİ
1955'ten sonraki ekonomik daralma
ve siyasette yaşanan kamplaşma gerekçeleri 27 Mayıs askeri darbesinin alt
yapısını oluşturdu. 27 Mayıs 1960 sabaha karşı saat 4'te radyoda Kurmay Albay
Alparslan Türkeş TSK olarak yönetime el koyduklarını belirtti ve askeri
darbenin sebeplerini bir radyo bildirisi ile halka duyurdu. Menderes ise 27
Mayıs 1960 günü Kütahya'da Albay Muhsin Batur tarafından gözaltına alınarak
Ankara'ya götürüldü. Daha sonra da ve diğer tutuklu DP üyeleri ile Yassıada'da
hapsedildi. Darbeci subaylar ise Cemal Gürsel başkanlığında kurulan Milli
Birlik Komitesi ve kurucu meclis ile beraber ülke yönetimini devraldı. Menderes
ve diğer DP üyeleri ise bulundukları Yassıada'da kurulan Yüksek Adalet Divanı
tarafından yargılanmaya başladı. Yapılan oturumlar her gece radyoda Yassıada
Saati programında halka duyuruluyordu. 9 Temmuz 1961 tarihinde Anayasa
Komisyonu'nun hazırladığı yeni anayasa için yapılan halk oylaması ile yüzde
61,7 oy oranı ile kabul edilerek yürürlüğe girdi.
13 DAVADAN YARGILANDI
27 Mayıs darbesini yapan
cuntacıların özel olarak kurdukları mahkeme olan Yüksek Adalet Divanı'nda 13
davadan yargılanan Menderes, Bebek Davası dışındaki bütün davalardan suçlu
bulundu. Mahkeme, 9 ay 27 gün süren yargılama süreci sonunda aralarında Menderes'in
de 14 kişinin idamına, 31 kişinin de ömür boyu hapse mahkum edilmesine karar
verdi. Geri kalan 418 sanığa ise 6 ay ile 20 yıl arasında değişen hapis
cezaları veya beraat kararı verildi. Cemal Gürsel başkanlığındaki Milli Birlik
Komitesi; Celâl Bayar, Adnan Menderes, Hasan Polatkan ve Fatin Rüştü Zorlu
dışındakilerin idam cezasını affetti. Celal Bayar'ın cezası yaş haddi nedeniyle
ömür boyu hapse çevrildi. Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan, 16 Eylül 1961
tarihinde sabaha karşı idam edildi. Menderes ise 17 Eylül 1961'de
sağlık muayenesini yapan doktor heyetinden "sağlam" raporu
alınmasının ardından, İmralı Adası'na götürüldü İlk durak, komutanın odası
oldu. İdam kararı yüzüne okundu. Menderes’in dilinden “Allah milletimize zeval
vermesin” cümlesi döküldü. İdam sehpasına gitmeden önce din görevlisi ile
birkaç dakika konuştu. Ardından beyaz gömlek giydirildi.
MİLLETİME EBEDİ SAADETLER DİLERİM
"Hayata veda etmek üzere
olduğum şu anda devletim ve milletime ebedi saadetler dilerim. Bu anda karımı
ve çocuklarımı şefkatle anıyorum..." Menderes, saat 13.21'de İmralı
Adası'nda idam edildi.
GÜNCEL DP’DEN
YAPILAN AÇIKLAMA:
Genel Başkan Gültekin Uysal,
Demokrasi şehitlerimiz, Demokrat Parti’nin Kurucusu Şehit Başbakan Adnan
Menderes ve arkadaşları Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan’ın idam
edilişlerinin 54. yılında bir mesaj yayınladı. (16 Eylül 2015 Çarşamba) “Eylüllerle, mayıslarla,
şubatlarla var olan hesabı kapatmanın tek ve yegâne yolu yasaları değil
zihinleri değiştirmektir”
(DP Basın Merkezi – 16 Eylül 2015)
Genel Başkanımız Gültekin Uysal, Demokrasi şehitlerimiz, Demokrat Parti’nin
Kurucusu Şehit Başbakan Adnan Menderes ve arkadaşları Fatin Rüştü Zorlu ve
Hasan Polatkan’ın idam edilişlerinin 54. yılında bir mesaj yayınladı. 17 Eylül 1961’de insanlığın idam
sehpasına çıkarıldığını ifade eden Uysal;
“Eylüllerle, mayıslarla, şubatlarla var olan hesabı kapatmanın tek ve yegâne yolu yasaları değil zihinleri değiştirmektir” dedi.
17 Eylül Demokrasi şehitlerimizi anmak ve bir kez daha yaşananları hatırlatmak adına açıklama yapan Genel Başkanımız Gültekin Uysal mesajında şunları kaydetti: “Türk Siyasi tarihinden, insanlık tarihinden silmek istediğimiz, hafızamızdan silmek istediğimiz bir gün 17 Eylül… 27 Mayıs “eşkıya hareketi” ile önce demokrasi ve adalet, akabinde 17 Eylül 1961’de ise “insanlık” idam sehpasına çıkarılmıştır. Yalnız Hürriyetçi Demokratlar için değil, Türk Siyaseti, adalet ve insanlık için de elem dolu bir gündür 17 Eylül.
“Eylüllerle, mayıslarla, şubatlarla var olan hesabı kapatmanın tek ve yegâne yolu yasaları değil zihinleri değiştirmektir” dedi.
17 Eylül Demokrasi şehitlerimizi anmak ve bir kez daha yaşananları hatırlatmak adına açıklama yapan Genel Başkanımız Gültekin Uysal mesajında şunları kaydetti: “Türk Siyasi tarihinden, insanlık tarihinden silmek istediğimiz, hafızamızdan silmek istediğimiz bir gün 17 Eylül… 27 Mayıs “eşkıya hareketi” ile önce demokrasi ve adalet, akabinde 17 Eylül 1961’de ise “insanlık” idam sehpasına çıkarılmıştır. Yalnız Hürriyetçi Demokratlar için değil, Türk Siyaseti, adalet ve insanlık için de elem dolu bir gündür 17 Eylül.
“Türkiye Tarihi’nin en büyük
siyasi suikastı gerçekleşmiştir”
55 sene evvel, milli irade ile,
milletin kendisi ile kavgaya tutuşanların, “Büyük Türkiye” idealinden
korku duyanların ve maalesef Yüce Türk Ordusu’nun rütbelerine sığınan bir gurup
eşkıyanın tertibi ile Türkiye Tarihi’nin en büyük siyasi suikastı
gerçekleşmiştir. 38 subaydan müteşekkil bu eşkıya
hareketi, 27 Mayıs’ta demokrasiyi ve adaleti kurşunlamakla, hürriyetçi
demokratların manevi varlıkları nezdinde öç almakla yetinmemiş, “gözünü
kan bürümüş” sözde hakim ve savcılar aracılığı ile kurmaca mahkemelerde
maddi varlıklarına kast etmişlerdir. Demokrat Parti’de vücut bulan
milli irade ile mücadelelerinin, öç almak istemelerinin nedeni; atıl kalmış bir
ülkenin atılımı, ülkenin öz kaynaklarının farkına varması, vatandaşlık
bilincinin yerleşmeye başlaması, vatandaşın onaylayan değil, hür iradesi ile “seçen” seçmen
olması ve milletin “Büyük Türkiye” idealine sarılmasıdır. “Hiçbir şahsa ve zümreye karşı
olmadığı”nı iddia eden darbe zihniyeti, 27 Mayıs’ta millete karşı olduğunu, 17
Eylül’de ise bir zümre ile, bir şahıs ile meselesi olduğunu kanıtlamıştır. “Her vatandaşın kanunlar ve hukuk
prensipleri esaslarına göre muamele göreceği” iddiasını dillendiren eşkıya
hareketi, “27 Mayıs’tan sonra kurmaya başladığı mahkemelerde” aldığı
kararlarla neyin, kimin hukukunu ve hangi kanuni esasları uyguladığını halen
sorgulatmaktadır. O dönemde hukuk adı verilen bu
garabet yalnız o günün değil, sonraki günlerin, Türk Siyaseti’nin diğer “kara
gün”lerinin de müsebbibidir.
“Darbeler güne değil; geleceğe,
gelişmeye ve muasır medeniyet idealine vurulmuştur”
“Darbelerin anası” olarak
nitelendirdiğimiz 27 Mayıs, 12 Eylül’leri, 28 Şubat’ları doğurmuştur.
Dolayısıyla bugün de demokrasi sorunsalı olarak tartıştığımız birçok mesele 27
Mayıs’ın ürünü, darbenin nesebidir. Bu açıdan bakıldığında darbeler güne değil;
geleceğe, gelişmeye ve muasır medeniyet idealine vurulmuştur. Ve maalesef darbelere maruz
kalanlar her daim Hürriyetçi Demokratlar olmuştur. Darbeler, millete hizmet
etmenin, demokrasi demenin bedelini mahkemelerde, zindanlarda ve darağacında
demokratlara ödetmiştir. Kurmaca mahkemelerde sorgulanan, zindanlarla
korkutulmaya çalışılan, darağacına yollanan, milletin kendisi olmuştur.
“Bedeli ne olursa olsun her
demokrat beden, bedel ödemeye hazırdır”
Beşeriyetin, medeniyetin ve
demokratik siyasetin katili bugünleri tarihten silmenin, adını anmayacak hale
getirmenin, eylüllerle, mayıslarla, şubatlarla var olan hesabı kapatmanın tek
ve yegâne yolu; yasaları değil zihinleri değiştirmektir. Bilinmelidir ki; demokrasi için,
millet için dün bedel ödeyen, ödemekten çekinmeyen demokrat gelenek şükürler
olsun ayaktadır, ayakta ve milletin yanında olmaya da devam edecektir. Bedeli
ne olursa olsun her demokrat beden, bedel ödemeye hazırdır. Bu duygu ve düşüncelerle 54 sene
önce aramızdan “alınan” Şehit Başvekil Adnan Menderes’i ve 18
Eylül’de idam sehpasına çıkarılan Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan’ı,
demokrasi inancına hayatını vakfetmiş tüm abide şahsiyetlerimizi bir kez daha
rahmet ve minnetle anıyoruz.”