KURULUŞUNUN 68.
YILI ANISINA
“46 ŞAFAĞI’NDA
DEMOKRAT PARTİ”
Hasan KORKMAZCAN
İkiyüz yıllık
bunalımlı arayış dönemlerinin sonunda, 7 Ocak 1946 tarihinde Türk siyaset
tarihinin en önemli adımlarından biri atıldı.
Demokrat Parti kuruldu.
Altmışlı
yıllardan seksenli yıllara kadar, benim çok dinlediğim “Biz 46 Şafağı’nda Yola Çıkanlar” tanımlaması, merkez- merkez sağ
siyasetin ortak kimliği oldu. Bu söylemi, demokrasi döneminin önemli
hatiplerinden Talât Asal, Ali Naili Erdem ve Cevat Önder’in davudi seslerinden
hâlâ duyar gibiyim.
Demokrasi, milli
değerler, hukuk devleti, halka hizmet bilinci, faziletli yönetim, Cumhuriyetin
ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü, egemen ve bağımsız bir toplum olarak
dünya milletleriyle yarışmak, dünya barışına katkı, evrensel kültürü halkı
Müslüman ve laik yönetimi benimsemiş bir millet olarak zenginleştirmek,
dayanışma ruhuyla kalkınmasını bir arada gerçekleştirerek huzur ve refah
toplumuna uzanmak hepimizin ortak hülyasıydı.
Her dara
düştüğümüzde, her rehavete kapıldığımızda “46 Şafağı’nı” hatırlamak bize yeni
bir başlangıç yapmanın enerjisini verirdi. Yeni başlangıçlar için hiçbir koşul
bizi yılgınlığa ve bezginliğe itemezdi.
“1946 Şafağı’nda Yola Çıkanlar”
bilinci, millet hizmetinde üç-dört kuşağı kozmik bir eylem bulutu gibi sarmıştı.
bilinci, millet hizmetinde üç-dört kuşağı kozmik bir eylem bulutu gibi sarmıştı.
1957 Seçimleri’nin
sonuçlarını Isparta Demokrat Gazete’nin matbaasında şafak vaktine kadar
izlemiştim. O yıllarda Celal Bayar’ı, İsmet İnönü’yü, Tevfik İleri’yi, Said
Bilgiç’i, Suphi Baykam’ı, Fethi Çelikbaş’ı salonlarda ve meydanlarda
dinlemiştim. Adnan Menderes’le şafak vakti yollara düşüp temel atma
törenlerinin haberlerini yazmıştım. “Kıbrıs Türktür, Türk Kalacaktır”
sloganlarıyla mitinglerde konuşanlardan biri olmuştum.
27 Mayıs darbesi bu coşkuyu durdurdu.
Adeta ırmağın yatağını değiştirdi.
Daha önce
halktan yönetime, partilerden halka geçen enerji akımı kesildi.
Büyük şairimiz
Yahya Kemal Beyatlı’nın “Süleymaniye’de Bayram Sabahı” şiiri, içinde her
sınıftan Türk insanının bulunduğu bu sinerji yumağının en güzel tasviridir.
İşte, 27 Mayıs’ta kaybedilen bu ruh olmuştur.
Anadolu’nun
büyük ozanı Homeros da her destan bölümüne güzel Anadolu’nun şafaklarını
anlatarak başlar: “Toprakların üstünde uyanan Şafak kızı, gül parmaklarıyla
ufukları boyarken kahramanlar yola koyulur.”
Bu Anadolu
Şafakları, bu binlerce yıllık yurdumuzun hep taze başlangıçlara yönelten
çağrıları, atalarımızı “Uzak Asya’dan” İstanbul’a, Roma’ya, Viyana’ya
koşturmuştur.
1946 Şafağı da,
Milli Mücadele kahramanlarını elbirliğiyle demokratik rejimi kurma görevine
ulaştırmıştı.
Zamanın Milli
Şefi de, zamanın muhalefet liderleri de TBMM’nin İstiklal Madalyası’yla
onurlandırdığı gazilerdi. Onlar, Mustafa Kemal Atatürk’ün silah, siyaset ve
dava arkadaşlarıydı.
1950-1960
arasındaki kavgaları da sert oldu. Kırıcı oldu. Fakat bugüne kadar her kalite
erozyonunda dönüp örnek aldığımız, devlet yönetiminin faziletli uygulamalarını
da Türk tarihine onlar yazdılar.
1961 sonrasında
bizler yine 46 Şafağı’nın ilhamlarıyla demokrasiyi yeniden inşa etmeye
koyulduk.
1971 sonrasında
yeni darbe saldırılarına 46 Şafağı’nın bilinciyle karşı koyduk. Bu yıllarda, demokrasinin
yaralarını sarma konusunda İnönü-Bayar yakınlığına tekrar tanık olduk. Milli
Mücadele’de yorgun vatanı kurtarmada birbirlerini tamamlayan rollerindeki gibi
demokrasi görevi üstlendiklerini gördük.
7 Ocak 1946’da
atılan demokrasi adımı tıpkı Kuvay-ı Milliye gibi, halkımızın tarih boyunca
bağımsız ve egemen bir millet olarak “kendi iradesini devlet hayatına hakim
kılma” arzusuyla başlamıştır.
Biz,
“1946 Şafağı’nda Yola Çıkanlar”
her zor dönemeçte yeniden fazilet yolculuğuna çıkacak enerji, umut, kuvvet ve kudrete sahip olduk.
“1946 Şafağı’nda Yola Çıkanlar”
her zor dönemeçte yeniden fazilet yolculuğuna çıkacak enerji, umut, kuvvet ve kudrete sahip olduk.
Yeniden oluruz…